Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FOTOBİYOGRAFİ-3

FOTOBİYOGRAFİ-3 "Her zaman ki" "ucuz zevk" lerimden biri;ÇAY,türküler,aşina yerler ve ben.Usanmadığım lakin;belki usandırdığım zevklerden.Tamda demirelce düşünmenin anı "altımızda lüks arabamız,cebimiz-cüzdanımız dolu,Marmaris'te yazlığımız varda,biz mi gitmedik!" Bu kadar işte;var olanı kullanıyoruz.Kaldı ki;cehennemi sıcakta,klimasını açıp-püfür püfür tatile giden "adam" benim zevk debime ulaşamaz.O'nun yaptığı da aynı rutin değil mi?Benden farkı;benim onlarca belediye otobüsüm var,metrobüsüm-onun milyonluk arabasından iki tane alır.Ben,helal paramla akbil dolduruyorum/o,işciden,vergiden çalıyor.Ben "sabahın körü"nde zevk için kalkıyorum,o,tok hayvan gibi gün ortasında,uzayıp gider bu liste.Sonunda " oğlum,senin ki züğürt tesellisi!" dersin-doğrudur;züğürdün tesellisi bile böyle işte! Kuleli (askeri lisesi) önündeyim.Yedi bardak çay,iki simit,türküler,Ahmet Kaya'nın şarkıları,gittikce birbirine giren harfler......

ZEVK

ÇAY,Boğaz,Sevcan Orhan, Birde cıvara tüttürürüm, "Al sana" mutluluk. "Bu kadar mı?" Say ki bu kadar! Evim,arabam yok, Çalıştırmayacak bir gelirim, Say ki bu kader. Termosum var, Bardağım,şekerim, Türkülerim... Say ki bu; Kendini aldatmak. Olsun, Şimdilikte olsa;mutluyum, Birazda hüzünlü, Rüzgara çevirip yüzümü Dumanla-temiz havayı katmak Bırak böyle kalsın! "Dünya kadar malın olsa ne fayda!" Bir tike yiyemedikten sonra; Boğaz kıyısında Gün batımında, Gün doğarken. Birazcık kam al be dostum; Nefesin varken! Varını bırakacaksın-yiyecekler, Birde -belki- sövecekler. Neye yaradı dünya kadar mal? Çekip gideceksin Burda yiyemedin, "Orda" sefa mı süreceksin? "Gününü göreceksin!" "Gel ey gönül mülk edinme bu dehri!" Bir top bile bez götüremezsin! Başından ve ayaklarından bağlarla, Çeneni de, Birde pamuk tıkarlar; "Zıkkım" bile yiyemezsin! Hadi kuzum, Hadi canım; Biraz zevkine bak. ...

BAYRAM ÜZERİNE 17/07/2015

Çok "bayram!"lar gördüm diyebilirdim, Her "bayram!" kan-revan olmasa idim. 6 aylık yada 60 yıllıkken; Petrole bulanmış silahlar ile Vurulmasa idim,ölmese idim. Sevinebilirdim; "bayrama çıktım!" Güzelce giyindim,seyrana çıktım. Şöyle bir silkindim,etrafa baktım; Bebekler,çocuklar ve ihtiyarlar... Ortada ölümün panayırı var. Bayramlar;kan-barut,bayramlar hüzün Bayramlar;yitişi masum gülüşün. Ümmet parça parça,zulüm çığ gibi Bayram yapıyorsun!Otur ve düşün: ÖLMÜŞSÜN ey insan, olsan ne çıkar, Nereyedir bu şuursuz gidişin? İki yüzü aşkın yıl üzerimde Kanlı ve ölümlü bir oyun gezer. Bir oyun ki her dem canımı ezer, "Tanrılaşmış" zalim kul üzerimde Tarihe,tarihi kanımla yazar. "Çok bayramlar gördüm!"diyebilirdim; Görmeseydim eğer bugün insanı: Elinden damlayan masum kanımla, Ölen çocuklarım,yanan canımla. Görmeseydim;kan ağlayan vatanı, Nasıl sevineyim,nasıl güleyim: Hangi insanlığım,"insan yanımla!"  ...

FOTOBİYOGRAFİ 2/2

FOTOBİYOGRAFİ 2/2               "İçli bir türkü" içinde ki mağaralarda unutulmuş nice hatıranın böğrüne-böğrüne kakarak uyandırır "bir hoş olmak"la-bir boşlukta olmayı aynı anda yaşamaya başlarsın.Türküyü tekrar tekrar başa sararsın-başa sardığın yılların pusları arasında dolaşmakla düşmek arasındaki geriye dönüşte.              Mayıs'ın sonlarına doğru Zinav'a göç zamanıdır." Mallar"ı katarsın önüne,yükleri ata,eşeğe yada kağnıya yükleyen büyükler sonradan yola çıkarlar.Otlatarak gittiğin için "sen" onlardan sonra varırsın Zinav'a.Onlar,varır,taş evlere eşyaları yerleştirirler,köşküyü yaparlar,"suyu-seli" getirirler.İkindiyi geçerek "sen" vasıl olursun Zinav'a.            Zinav;doğusu uzunca bir inişin, kendisinden isim aldığı gölü besleyen çay düzlüğünde son bulduğu,batısı yükselen çalılıklarla çevrili,kuzeyi yine uzunca/ormansı çalılıklarla inişli-yokuşlu çevrili,güneyi düzlük sayıl...

HAREM'DE

Kemalattin TUĞCU'nun hikayelerinde çıkıp geldim buraya!         Çölümde kaybolmuş bir Meczubum;Leyla değil derdim;gurup vaktidir dünyamda-ateşler içinde aranmaktayım.Ne-neyi aradığımı,ne kim olduğumu bilmemekteyim.         Gün batımı kızıllığında,ufuktan doldurup kadehimi,hüzünler içmekteyim.         "Seninle aşkımız,eski bir roman" diyor şarkıda."He!" diyor dalgalar "sen o romanda yaşa durmadan!Birgün,son satırın gelecek,çekip gideceksin anlamadan!"         ÇAY güzel,hüzün güzel,ufuk zevalde, Bu zevalin birde mevlidi vardır herhalde.          İstanbul,günbatımı zamanlarında özel, İstanbul,neşen,hüznün,ağlatman bile güzel.       Ufuktan bardağımı doldurdum kızıl bade, İstanbul;karasevda ve sevdadan ziyade...         Gurupta batan güneş-dirilen hatıralar, Biraz serkeş gençliğim,biraz acılarım var.        Nasılda acır i...

FOTOBİYOGRAFİ-2/1

FOTOBİYOGRAFİ-2/1              Gecenin 01.50'si,uykusuz yatağımda,aklımda ölüm ve şekilleri üzerine düşünceler.Fazlaca ölmüş/ölü  ve şimdilik,yatağı mezar gibi kullanan biri olarak ilgimi çektim;hala diri düşünebiliyorum,Allah Allah!.. Gecenin 01.50'si, Aklımda ölüm Sıcak mezarımdan kalktım; Bir kahve, Bir türkü, Bir ölüm yazısı;      Belki öldüğüm "şekillerden biri" olarak, Boşalmış göz, Ağız, Kulak çukurlarımdan taşmakta, İnsanın, En son iş'i aş'ı biter. Hele aş'ı; Artık gelen eceldir Ve,elinden tutup getirdiği ölüm. Artık,ya bir bahçelerde gezintiye çıkarsın, Ya devam eder getirdiğin "zulüm" Getirdiğin; "Bir ömür" Elinle, Dilinle, Halinle biriktirdiğindir Ölümle birlikte dirildiğin. Ne çok ölür insan, Ne çok ölüm şekli ve seçeneği "Mecburiyet"i vardır. Bir gün, Biriktirdiği tüm şekillerin Mecburiyetlerin Hepsini doldurur heybesine Yaşadıkları başkalarına kalır; Ya rahmet anılmak Ya çöplüğ...

ŞİMDİ EVDE OLSAYDIM/babalar üzerine 30/06/2016

Şimdi evde olsaydım.... Selim'im,günboyu evin önünde koşturmadan hasıl yorgunluğun gözlerinde uykulaşmış haliyle gelirdi;"-Baba,beni uyutsana!"derdi.Ve ben abisini ve ablasını da bir minder koyup uzattığım bacaklarında uyuttuğum gibi ve her geceki rutini tekrarlayıp O'nu bacaklarımda sallayıp uyuturdum ve her geceki aynı zevki alırdım.      Şimdi evde olsaydım... Bu işi yapıp Selim'imi uyuttuktan sonra o uykudaki masumu seyrederken babasının sallayıp uyutamadığı,babasının uzamış bacaklarında uyuyamayan binlerce çocuk tekrar gözlerimin önünden geçiş yaparlardı. Babalar geçerlerdi duvarlardan;kucağında, devletlerin egemenlik oyunlarının kurbanı olmuş,yıkılan evlerin enkazından çıkarılmış çocukları kucağında...beton tozundan ağarmış,cansız cesetler kucağında babalar.Artık hiçbirşeyden nefret bile edebilecek gücü kalmamış,caresizliği tüm tanımları aşmış babalar...Gözlerinden yaş bile gelemeyen,hıçkırıklar boğazlarını sıkmış babalar...Titreyen dudakları kucağındaki...