HAREM'DE
Kemalattin TUĞCU'nun hikayelerinde çıkıp geldim buraya!
Çölümde kaybolmuş bir Meczubum;Leyla değil derdim;gurup vaktidir dünyamda-ateşler içinde aranmaktayım.Ne-neyi aradığımı,ne kim olduğumu bilmemekteyim.
Gün batımı kızıllığında,ufuktan doldurup kadehimi,hüzünler içmekteyim.
"Seninle aşkımız,eski bir roman" diyor şarkıda."He!" diyor dalgalar "sen o romanda yaşa durmadan!Birgün,son satırın gelecek,çekip gideceksin anlamadan!"
ÇAY güzel,hüzün güzel,ufuk zevalde,
Bu zevalin birde mevlidi vardır herhalde.
İstanbul,günbatımı zamanlarında özel,
İstanbul,neşen,hüznün,ağlatman bile güzel.
Ufuktan bardağımı doldurdum kızıl bade,
İstanbul;karasevda ve sevdadan ziyade...
Gurupta batan güneş-dirilen hatıralar,
Biraz serkeş gençliğim,biraz acılarım var.
Nasılda acır içim;hatırlattıkca güneş,
Boğazın sularınca dalga dalga bir ateş;
Gözümden yüreğime iniyor yakaraktan,
Gözlerimde yağacak bulut bırakaraktan.
Ah bu günbatımları;beni benden alırlar,
"Söndü" dediğim külde-nice korlar kalırlar.
"Duydum ki unutmuşsun..." diye bir şarkı başlar,
Günün battığı yere saplanırda bakışlar;
Bulmamak için arar-aramak sevdadandır,
Bulunursa aranan;bulunan bir yalandır.
Kavuşmak,aramanın büyüsünü bitirir,
Bulunca tüm çabalar anlamını yitirir.
Harem'deyim,hüzünler gözlerimden akmakta,
Gün batarken ardında yaralar bırakmakta.
Ah İstanbul,ben seni nasıl sevdim bu kadar,
Bu sevdanın ne misli-ne de bir benzeri var.
İstanbul,ben Meczubun-Leylam olmasan bile,
Ayrı kalırsam bir gün doğan gün-esen yele,
Başı yüce dağlara,denizce enginlere,
Seni sorar-ararım,düşürürüm dillere.
Seni sevmek;şairlerin harcıdır,
"Seni sevmek şu boynumun borcudur!"
Çölümde kaybolmuş bir Meczubum;Leyla değil derdim;gurup vaktidir dünyamda-ateşler içinde aranmaktayım.Ne-neyi aradığımı,ne kim olduğumu bilmemekteyim.
Gün batımı kızıllığında,ufuktan doldurup kadehimi,hüzünler içmekteyim.
"Seninle aşkımız,eski bir roman" diyor şarkıda."He!" diyor dalgalar "sen o romanda yaşa durmadan!Birgün,son satırın gelecek,çekip gideceksin anlamadan!"
ÇAY güzel,hüzün güzel,ufuk zevalde,
Bu zevalin birde mevlidi vardır herhalde.
İstanbul,günbatımı zamanlarında özel,
İstanbul,neşen,hüznün,ağlatman bile güzel.
Ufuktan bardağımı doldurdum kızıl bade,
İstanbul;karasevda ve sevdadan ziyade...
Gurupta batan güneş-dirilen hatıralar,
Biraz serkeş gençliğim,biraz acılarım var.
Nasılda acır içim;hatırlattıkca güneş,
Boğazın sularınca dalga dalga bir ateş;
Gözümden yüreğime iniyor yakaraktan,
Gözlerimde yağacak bulut bırakaraktan.
Ah bu günbatımları;beni benden alırlar,
"Söndü" dediğim külde-nice korlar kalırlar.
"Duydum ki unutmuşsun..." diye bir şarkı başlar,
Günün battığı yere saplanırda bakışlar;
Bulmamak için arar-aramak sevdadandır,
Bulunursa aranan;bulunan bir yalandır.
Kavuşmak,aramanın büyüsünü bitirir,
Bulunca tüm çabalar anlamını yitirir.
Harem'deyim,hüzünler gözlerimden akmakta,
Gün batarken ardında yaralar bırakmakta.
Ah İstanbul,ben seni nasıl sevdim bu kadar,
Bu sevdanın ne misli-ne de bir benzeri var.
İstanbul,ben Meczubun-Leylam olmasan bile,
Ayrı kalırsam bir gün doğan gün-esen yele,
Başı yüce dağlara,denizce enginlere,
Seni sorar-ararım,düşürürüm dillere.
Seni sevmek;şairlerin harcıdır,
"Seni sevmek şu boynumun borcudur!"
Yorumlar
Yorum Gönder