Kayıtlar

Ekim, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İSTANBUL'LA UYANMAK

Karac'oğlan balasına Karşı durdum belasına Bir güzelin sevdasına Düşmeyenler bilmez imiş. Karacoğlan "Lafı uzatmamış" doğrudan söylemiş söylenmesi gerekeni. "Leyla'dan bir cefa gelse Mecnun'a Tüm dünya zevkini bir yana iter." Yada; "Güzel çul da giyse olur ipek tül Salınıp gezdikce göze hoş gelir." Dizelerinde olduğunca;sevilenin hoş olmayan yanı,katlanılamayacak/katlanılmayacak ne kadar cefası olabilir ki?.. Adem'i yeryüzüne attıran Havva'ya olan sevgisi,yahudilere lanet ettiren dünya sevgisi, Yakub'a rüzgarlarda Yusuf'un kokusunu duyuran oğul sevgisi,Züleyha'yı kınatan...sevgi değil mi?İki duygu insanı kör yada görür kılar;sevgi ve nefret.Bu iki duygu kardeştir;yarın başına götüren ve ordan aşağı atan iki kardeş. Neyse,kelamı yormamalı;sabah kalktığımda hiç yersiz,hiç nedensiz bu şehri sevdiğimi düşündüm,esasında bu sevgiyi anlatamayacağım şekilde ve tenime,ca...

İSTANBUL'a

Nasıl bir şehirsin sen? İçildikce yaşanan, Uzakları çok yakın, Yakınları çok uzak; Bir garip zehirsin sen. Sabahların yeniden  Başlatıyor hayatı, Günbatımların ölüm Ve her gün ölüyorum  Kopamıyorum senden; Nasıl bir şehirsin sen? Nasıl bir şehirsin sen? Ben çölde garip Mecnun, Sen o çölün kendisi Aramaktayım seni. Yoldaşım sencileyin Aşkında demlenmiş çay Göm beni kumlarına Canım istersen;hay hay Beni takıntılın say. Asil bir şehirsin sen; Peygamber övmüş seni. Ben sana sevdalı bir- Deli-dolu sevenin, Bir mahbubun say beni. Gürültünde müzikal- Kalabalığın mahşer Var-biliyorum seni. Sabahlarında umut Günbatımların hüzün Ve birazcıkta ölüm... Umudum tükenmeden Sarmala öldür beni. Ey gönlümün tutkusu Dudağımdaki duman Ey sevdamın türküsü... Nasıl bir şehirsin sen? İçinden deniz geçen- O denizi de aşkın Bir deli nehirsin sen, Nasıl bir şehirsin sen?..

Mevsim/ağlarken

Mevsimin gözü doymuş gönlü dolmuş,kalmak istemiyor artık;yapraklarını alıp dallardan-dallara son bir öpücük kondurup gidiyor.Oturmuşum masaya,çayım önümde,tv.de Gulşen Kutlu içli bir türkü söylüyor,dışarda ağıtsı geçişi mevsimin,kalbime dokunan bir son güz "Elveda"sı-kışın ilk " Merhaba"sı.Elimde olmadan gözlerim doluyor-ağlıyorum.Neye-neden?..bilmiyorum.Sadece ağlamak geliyor içimden.Hıçkırıklarla boğulurcasına,nefes almakta zorluk çekerek ağlamak,ağlamak,ağlamak.Sebebi yok-söyledim,ağlamak "birşeyleri düzeltecek mi?" hayır!Düzelecek kadar hafif bozulma değildir yaşamım-daha/çok daha ilerisi.Herhangi bir bozulmanın düzeleceği tek durum var;toprağın kucaklaması. Orta ikide bu sabahki halin benzeri şikayet ile doktora/pisikiyatri bölümüne gitmiştim,Tokat'ta."Şikayetin?" demişti doktor/"Durup-dururken ağlamak isteğiyle doluyorum hocam" demiştim.Öyleydi;derste,gezerken,gecenin bir yarısı boğazımda düğümlenmiş hıçkırıklarla boğuşu...

Kalede gece 21/10/2020

.........ve gecedir; Karanlığı bahtımca, Siyahı gözlerinden, Yıldızlar gibi apaydınlık yüzün, Türkü gibi sözlerin, Çay deminde hatıralar gelirler. Bir okul bahçesine- Bir "teneffüs aralığı"na götürmek için, Beni, Geceden ve kaleden alırlar. Aşağıda köyün, Uzaklarda köylerin ışıkları yanar, Geceye saplanmış birer hançercesine, Gökte yıldızlar, Utangaç bir ay... Bütün geçmişim kanar. Bardağımda ki anıların kanıdır, Dudaklarımı yakarak geçer. Gece; Hüznün yurdunda dirilme zamanıdır. Semaverde yanan ateş sanırsın, Demlenen çay, Oysa;yanan yüreğimdir, Demleneni ömrüm say! Belli ki,gördüğüne aldanırsın. Gök siyah,yıldızlar parlak,ay gümüş... Kıvrılan alev,bardakta ki bade değil; Halim,bundan ziyade... " Dün'ün gölgesi" düşmüş üstüme. Çocukluktan ilk sevdaya, Boş yazılı kağıtlarından ilk cıgaraya, Yurtyerine, Zinav'a, Dağlarda öldürdüğüm korkularıma, Nezük ebeme, Teksas'a,Tommiks'e,Kinova'ya, Yüzbaşı Volkan'a uzanan bir gölge... Onlardan uzanan bir...

Karanlığa dair

Karanlığı severim,aydınlığı sevdiğim kadar. "...kadar." ama gibi değil.Karanlığı dediğim gecedir.Gece dendiğinde aklına karanlık gelmeyen kaç kişi vardır aranızda?..İlk değilse ikincidir aklınıza geliş sırası. Karanlığın en güzel tarafı,yanıma türküler alıp yola çıkmamdır.Bazan gerçek bir yola çıkarım-içimdeki yolun başıdır o yol.Bedenim yer üstünde,aklım ve kalbim/genelde kalbim ötelerde yürür.Aklımla aram pek yok-belki aklım yok,bilmiyorum.Kalbim tutar elimden,bazan bir hüzün denizine,bazan göz yaşı ülkesine,bazan bunalımlar diyarına götürür.Gecenin rengi kaplar içimi,yıldızlarım o vakitler daha parlak olur.Gerçekte de öyle olmaz mı?Bir şehirde,büyük şehirde,köyde,dağbaşında aynı parlamaz yıldızlar.İnsanlar şehirleri ışığa boğdukları için yıldızlar şehirlere küskün gibidirler.Gürültüden,keşmekeşten kaçıp gecenin karanlığına saklanırlar sanki. Gece yaklaştıkca yol yaklaşır/yol yaklaştıkca gözlerimde yaş hazırlanır,kalbimde sızı,bir kendine yolculuk hazırlığı başlar...

Gelse

Çok beklemedim/ Hepsi bir ömür. Gelse; Nisan gelecekti Ve Nisan kalacaktım. Kardelenim olacaktı. Gelmedi; Zemheriyim, Donuyorum hasretten. Kalbim kor- Bedenim donuyor. Çıkamıyorum fetretten. Gelse; O olacaktım, O'nda olacaktım. Gelmedi; Bardakta çayım soğudu, Cıgaram söndü, Türküm bitti. Gelmedi; Bakma "yaşadığıma" Vadem yetti.

KÖYDE...

"Ben, Kadı Ömer torunu Hüseyin" "Hiçbirşey" Bu akşam "Yeni Yol"da gezerken içimdeki kuyuyu ve içindeki kendimi gördüm.Kuyuyu kazan ben,beni atan ben,beni seyreden ben.Bu kuyuya alıştığımı,burayı hanem edindiğimi tekraren farkettim.Suyu yükselten de bendim.İnsanın kendiyle kardeş olduğunu ve kardeşin kardeşi kuyuya attığını zatımda gören de ben.Bedenimde acı hissi,ruhumda sızı yoktu olduğum yerden dolayı.Yukardan bakan için ölümcül bir darlık,çıkışsızlık,kısılmışlık/olduğum halde bir Hira,bir içine çekilme,dokunulmamış bir kalbe sığınma/kendine sığınma. " Aklım erdi ereli" aklım ermedi kendime.İnsanların yoğun olduğu geniş alanları sevemedim.Ne kadar genişlik-o kadar dar yaşamlar gördüm hep.Ben "topluma" göre "çatlak" toplum bana göre anlamsız herşey/esasında sadece ŞEY!..Herşeyi içeren/içeriği gri bir şey toplum.Toplumun beni inandırdığı tek anlamı var;olageleni-süregiden yapmak.Bu "yapma" sürecinde anlamın...