Kayıtlar

Temmuz, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Üsküdar'da

Türkü yok,çay kağıt bardakta,hava güzel,oltalarda balık çıkıyor,martılar hep aynı,ben;ayrlıkla ölümün ağırlığı üzerinde yoğunlaşmış. "Ayrılıktan zor belleme ölümü, Görmeyince sezilmiyor Mihriban." diyen Karakoç üstad,Mihriban'a, "Beni değil;sen,seni de, Unutursun Mihriban'ım!" diye de seslenir. Yine bir "Halk" deyimidir; "Ölüm ile ayrılığı tartmışlar, Elli gram ağır gelmiş ayrılık." dedikten sonra; "Dağ dağa kavuşmaz, İnsan insana kavuşur." diye ayrılığın ağjrlığını bir nevi tekzip etmiştir. Ne ayrılık,ne ölüm...mutlak bir ağırlığa,diğerini yoksayacak bir üstünlüğe sahip değildir "bende." Nice ayrılıklar vardır ki;ilk hissedilişleri,ağırlıkları,hüzünleri zamanın içinde yok olur gider."Arada bir" hatırlandıklarında bile "olması lazımmış" dedirtir.Nice ölümler de vardırki;ölenle öldüğünü-öleceğini,yaşamanın artık anlamsız olduğunu düşünenlerin hatıralarından,sandıklarından çabuk silinirler.Bir düşünün...

Mecnun ile Yusuf

Yırtılan gömlek benim, Suçlu ben! Çöl benim, Sen,bende bir vaha, Bende seni arayan ben! Bulmak değildir belki derdim; Olmak'tır, Kays kabuğundan çıkıp Mecnun'luğa terfi etmek. Tenzil-i rütbe değildir bu, Kıdem almaktır kalpten Aklın dolambaçlı yollarını bırakıp Doğrudan Sevgiliye gitmek. O kuyuda kalsaydım "keşke" Çölümü sığdırabilseydim bir kuyunun dibine, Tutunmasaydım kervancıların ipine, Züleyha beni görmese idi, Güzelliğine yazık etmese... Sergilemese idi ekabirin eşlerine Haklı çıkmasa idi. Ben Leyla'yı arasa idim Kuyumda ki çölde. "Kays uyan!" ve açsa idim gözlerimi, Boğazıma kadar sevdaya batmış Sevda ile kanatlanmış Ve uçmuş kuyudan Sevgiliye "Leyla,Leyla!" inlemelerinden "Mevla,Mevla!.." dilenmelerine. Züleyha gömleğime dokunamadan daha Şehrin öteki ucundan üç atlı gelseydi Getirselerdi suçsuzluğuma bir karine; "Efendimiz,bu adam çölde bir mecnun, Yusufa benzettiniz O'nu siz, " Mevla,Mevla!.."diye gez...

AZİZE'nin YOLCULUĞU

Ankara 20-Şubat-2025 saat 17.00 Doğu Expresi'nin kalkışına bir saat vardı,yakındaki kafede oturmuş,binişin başlaması için saatin 17.30 olmasını beklerken çay ve sigara içiyordu.İçinde bir sızı canlanıyordu yavaştan,biraz pişmanlık,biraz "vazgeçsem mi acaba?" sorusu eşliğinde.Derin bir nefes çekti sigaradan,bardaktan bir yudum.Kalbini kaplayan sızı rahatsız edciydi,vazgeçme düşüncesi can sıkıcı. Hava kararmış olsa da,şehrin ışıkları ardına saklanmış yıldızların kendini gördüğünü biliyordu.Ankara'ya gelir-gelmez gara geçmiş,treni görmüş ve akabinde kafeye gelmişti.Tur firmasıyla iletişime geçmiş,17.45'te en geç trende olması gerektiğini öğrenmişti.18.00'de kalkıp,karanlığın içine dalacaktı tren,etrafına cansız ışıklarını yayarak. Niye içine sıkıntı çöküyordu?.Oysa,bu seyahata çok istekli,hatta,mecburdu.Biraz rahatlayacağını,bir nefes alacağını düşünüyor,kısa süreli de olsa bu mekan değişikliğinin kendine iyi geleceğini kabul ediyordu....

KızKulesi'ne

"Bir kerede sen gel!" demeyeceğim,zira,hep ben gittim,ben sevdim."Tek taraflı" yaşadım hep onun içindir ki,yaklaşana-gelene (gelen olmadıysa da) yük oldum sanki. Sevgiliye,sevilene gitmek güzel-tıpkı;deprem sonrası yıkıntılar arasında bir canlı bulmak gibi. Bak,yine geldim,yine yüzün bana dönük,masanın öte yanında-karşımdasın.Galata Kulesi kötü kötü baksa da aldırma.O,hiç geliyor mu sana?İsterik duygularla bakıyor ordan şuh haline.O,seni sevmiyor-O,seninle gönül eğlemek istiyor.Oysa ben,Seninle kalb ev'lendiriyorum. Bedri Rahmi Eyüboğlu'na da gıcık oluyorum,ne demek "Kız Kulesi'nin aklı olsa Galata Kulesi'le eğlenir,bir sürü kulecikleri/çocukları olur." Sen duyma O'nu sevgili,saçmalamış,hemde hakaret etmiş.Eğer,Bedri Rahmi'nin seni gören bir kalbi olsaydı...Senin;o incecik,zarafetin menbaı halini görür "aklı olsaydı..." gibi bir bühtanda bulunmazdı.Şair işte;ilginç bir şey söylemek dürtüsü... Tüm kulelerin en zarifi,en güz...