Üsküdar'da
Türkü yok,çay kağıt bardakta,hava güzel,oltalarda balık çıkıyor,martılar hep aynı,ben;ayrlıkla ölümün ağırlığı üzerinde yoğunlaşmış.
"Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban." diyen Karakoç üstad,Mihriban'a,
"Beni değil;sen,seni de,
Unutursun Mihriban'ım!" diye de seslenir.
Yine bir "Halk" deyimidir;
"Ölüm ile ayrılığı tartmışlar,
Elli gram ağır gelmiş ayrılık." dedikten sonra;
"Dağ dağa kavuşmaz,
İnsan insana kavuşur." diye ayrılığın ağjrlığını bir nevi tekzip etmiştir.
Ne ayrılık,ne ölüm...mutlak bir ağırlığa,diğerini yoksayacak bir üstünlüğe sahip değildir "bende." Nice ayrılıklar vardır ki;ilk hissedilişleri,ağırlıkları,hüzünleri zamanın içinde yok olur gider."Arada bir" hatırlandıklarında bile "olması lazımmış" dedirtir.Nice ölümler de vardırki;ölenle öldüğünü-öleceğini,yaşamanın artık anlamsız olduğunu düşünenlerin hatıralarından,sandıklarından çabuk silinirler.Bir düşünün hele;kaç kişiyle öldünüz,kaç ayrılığın "keşke ölseydi/ölseydimle" başlayan bir yangının ardından küllerini savurdunuz zaman rüzgarına...
Elbette,Mihriban'ı olur kimisinin;....saçlarına çözülmeyecek şekilde gönlü bağlanmış.Ben birini bilirim;Koca Mevlüt/Mevlüt dayım.Gençlik sevdasına,eşi olan teyzemin vefatından sonra-bayağı kıdemli bir yaşta kavuşmuştu."Bu" "Mevlüt dayım,teyzemin vefatı" aklınıza takılmasın-ne dinen,ne yasal bir mesele yoktur.
Hem niye ayrılık ölmüden zor olsun ki?Kavuşmak ihtima iken ve hüzünlü bir umut iken...Ölüm zor olmalı;ihtimal ve hayal bile yok oluyor."....insan insana kavuşur."un önüne yada ardına ayrılığın "elli gram ağırlığını" koymak biraz buhranlı bir hal değil mi?
Ölüm,ayrılığın son noktası/ayrılık,ölümün giriş bölümü olarak kabul edilse tüm ağırlıklar hafifleyerek kaybolur.Ayrılıkta ölümde alışılacak-yok olacak bir ağırlığa sahiptirler."Ölenle ölünmüyor,gidenle gidilmiyor."
Mihriban'un sarı saçlarından ne gönüller çözülür,Mibriban unutur ve unutulur.Eğer "unutulmaz!" diyorsan,bu artık bir sanrıdır.
HAYIRLI SABAHLAR
Yorumlar
Yorum Gönder