Mecnun ile Yusuf
Yırtılan gömlek benim,
Suçlu ben!
Çöl benim,
Sen,bende bir vaha,
Bende seni arayan ben!
Bulmak değildir belki derdim;
Olmak'tır,
Kays kabuğundan çıkıp
Mecnun'luğa terfi etmek.
Tenzil-i rütbe değildir bu,
Kıdem almaktır kalpten
Aklın dolambaçlı yollarını bırakıp
Doğrudan Sevgiliye gitmek.
O kuyuda kalsaydım "keşke"
Çölümü sığdırabilseydim bir kuyunun dibine,
Tutunmasaydım kervancıların ipine,
Züleyha beni görmese idi,
Güzelliğine yazık etmese...
Sergilemese idi ekabirin eşlerine
Haklı çıkmasa idi.
Ben Leyla'yı arasa idim
Kuyumda ki çölde.
"Kays uyan!" ve açsa idim gözlerimi,
Boğazıma kadar sevdaya batmış
Sevda ile kanatlanmış
Ve uçmuş kuyudan Sevgiliye
"Leyla,Leyla!" inlemelerinden
"Mevla,Mevla!.." dilenmelerine.
Züleyha gömleğime dokunamadan daha
Şehrin öteki ucundan üç atlı gelseydi
Getirselerdi suçsuzluğuma bir karine;
"Efendimiz,bu adam çölde bir mecnun,
Yusufa benzettiniz O'nu siz,
" Mevla,Mevla!.."diye geziniyordu,şahidiz."
Ve Mecnun,Yusuf'un kuyusundan çıkarılıp,
Atılacağı mahpustan vezir olarak çıksaydı,
Leyla'nın suretindeki Züleyha'ya
Dönüp bakmayacaktı.
Mısır'a sultan olsa da
İçinde bir çöl taşıyacaktı.
Çünkü Yusuf,
Çünkü Mecnun,
Arayışın adıydı.
Leyla bir seraptı-hiç vaha olamayacaktı,
Züleyha,Yusuf'a olan sevdasından geçecek
Yusuf'ta vahayı bucaktı,
"Mevla,Mevla"yı.
Gömleği yırtılan Yusuf,
Körlüğü yırtılan Züleyha,
" Leyla"dan Mevla
Mecnun'dan çöl çıkacaktı.
Yorumlar
Yorum Gönder