Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KaracaAhmette-2

"Ölüm nedir?" derlerse,anlatmaya ne hacet, Bir ölüler deryası "Orda" KaracaAhmet! Kiminin payeleri sayılı taşlarında, Kiminin şehadeti,onyedi yaşlarında. Ölüm,yaşayanların ne kadar uzağında, Ömür ki,her nefesi o ölümün ağında. Kimi, yüzyıl yaşarda-öldüğünde tükenir, Kimi çocuk olmadan büyür "....onbeşli..." denir. Kimi Yasin,kimi Eren,kimi Abdullah Tayyip, O "çocuklar" ki,her biri Uçmak'ta "Vatan!" deyip. Gencecik bedenleri bir Vatana set olmuş, O bedenlere çarpıp-ihanetler küt kalmış. "Onlara ölülerdir demeyiniz!" der Allah, Her birisi bir vatan,LAİLAHEİLLALLAH!

KARACAAHMET'te

Ölüm Geldiğimiz toprağa döndüğümüz yer mezar, Hergün yaklaşmaktayız mezara azar-azar. Bir geçittir-geçeriz;ya uçmak/yada nar'a, Hasretle bakan olmaz sonu olan mezara. Belliki; ölüm bize en uzak mesafede, Ölürüz;en yaşanası anımızda belkide. Ne hayata asıldım,ne mezara uzağım, Ölüm ve mezar benim,nefesimce uzağım. Şu derin sesizliği dinlerken hissettiğim; Garip bir haz hali/naar olsa da gittiğim!.. Ömür ile ölümün arasında bir perde; Perde ki yanı-sıra,nere gitsem o yerde. Azrail bir gün açıp perdeyi "Gel!" diyerek, Usandığım ömürden giderim isteyerek. Ne ki;nefes sayılı/sayı tamam olmadan, "Çekip gidemiyorsun!" "Gel!" çağrısı gelmeden. Dağlar kadar yığılı usançla ezilsende, Denilmeden gitmek yok "Gel,hadi,sıra sende!" Eş,evlat,akraba-dost;hepsi unutacaklar, Belki;ilk üç-beş vakit,yasını tutacaklar, Belki sevinecekler,üzgünlük örtüsüyle, "Kurtulduk,oh çok şükür!" denli iç dürtüsüyle. Mezarlıklarda sesler "...

Benim uzaklarım 18/06/2013

Kendimi anlayamıyorum,çözemiyorum gizlerimi,ben;bana öylesine bir meçhulüm ki tüm bilinmezlikler bunun yanında parça-pinçik çözülmüş durumda...Neden?       Neden en yakınımda olduğunu elletutulur-gözle görülür şekilde hissettiğim kişiler uzandığımda tutamayacağım kadar yakın değiller ve ben onlara ulaşmak istedikce uzaklaşıyorlar.Tamam ben nakısalar yumağı,ben hatalar-suçlar dağı,ben aşağılıklar,ben yalanlar,ben kötülükler dağılım noktasıyım...Niye siz canınız istediğinizde ,bana kolaylıkla ulaşıp beni istediğiniz gibi ufalayabiliyor,benim üzerimden kendi eksikliklerinizi gizleyebiliyorsunuzda,benden kaçarken maratoncu oluyorsunuz?      Gerçi, siz layüsel-mübarek-veli kimselere benim gibi bir fani-alçağın söz söylemek haddi olmamalı ama ne'dersinizki ulaşmak için size söz söylemem gerekiyor.Ancak o zaman muhatabınız olabiliyorum,ancak o zaman sesiniz çıkıyor;kızgınlık dolu,öfke patlaması halinde.         Neden en yakınım''SANDIKLARIM'...

FOTOBİYOGRAFİ-1

FOTOBİYOGRAFİ-1 04.40'tan sonra uykusuz, Şiirler geçiyor içimden huysuz, Bu herdemki halim, Bir sonsuz sanrı ahvalim. Huzura gidiyorum-huzursuz, Bir çöl gibiyim-sonsuz kum ve yakıcı sıcak, "Aman tanrım!" bu sanrılı halim, Nereye gidecek,ne olacak? Beyin kökümde bir acı, Ne tarafa çevirsem kafamı; O tarafa saplanıyor. Acım artıyor dembe dem, Şiirler de unutturamıyor, Fırtınalar kopuyor içimden. Kalkıyorum; Bir bardak soğuk su, Bir koyu kahve, Dışarı çıkıyorum;bir cıgara. Güneş yeni uyanmakta "Bahtım geceden kara!" "Bahtım bir kahpe!" Gökyüzü;sarıya çalar turuncu, Sokakta yürüyorum Bir köpek ürüyor peşimden Belli;ısıramayacak! "Ben de ona ürsem mi?" diyorum! Dönüp-ürecek olsam; Biliyorum,korkacak! "İnsan bu!" itten-it, Korkak,kalleş ve yiğit! "İnsan bu!" Melekten üstün,itten alçak! Sabah,biraz mahmur, Biraz umutlu, Biraz karışık. Ben bu; Mahmurluğa, Mağdurluğa, Karışıklığa alışık. 14...

Vizöre takılan

Vizörüme takılmış ip-ince silüetler, Kadraja uzak düşmüş-birazcık hayaletler. Birer karanlık çizgi/eğik-büğük halleri, Objektif olacaksak;"mintan,kemik ve et"ler. Poz veriyor değiller,yok öyle bir dertleri, Boğaza olta atıp-zevk tutmaktır niyetler. Onlara zevk düşerken,bana gam yağmuru var, Kadraj dolusu resim;keder-gam-gasavetler. Akşam yağar üstüme-loş karanlık kuşatır, Olta sallayanlara duymaktayım hasetler. Bu silüetler ne gün girseler kadrajıma, Bende maziye sarar hüzün dolu kasetler. Şiirler sel olurlar,türküler salkım-saçak, Pişmanlıklarım doğar ve ölür ferasetler. Ah İstanbul-İstanbul;yıkılır içimdeki, Objektife,vizöre,kadraja gelmez setler.

BURSA'da BİR GÜN BATIMI 06/05/2016

Bursa'da bir günbatımı,içimde dağlarca hüzün, Boğazımda bir hıçkırık,gurbet bu olsa gerektir. Bir türkü döner dilimde "Senin tatlı gülüşünün... Gelişiyle,güzel herşey dönüp bana gelecektir." Bursa'da bir günbatımı,aklımda oğlum ve kızım Aklımda Salacak'ta çay.Çamlıca'dan Sana bakmak; Ey İstanbul.Ne güzeldir günbatımı Üsküdar'da; Ne güzeldir şiir şiir, türkü türkü sana akmak.     BURSA'DA BİR GÜNBATIMI     İSTANBUL  SARDI AKLIMI.

EŞŞEKNAME

EŞŞEKNAME İnadıyla tanırız biz,bazısı çokca gevşek, "Kötü"lükle remzetsekte-o kadar değil eşşek; Yük vururuz-ya bineriz,her derdimizi çeker, Lutfederiz kimimize " o eşşektir!" diyerek. Daha dündü;elimizdi,ayağımızdı-yani, Biraz arpa-biraz saman,hemen olurdu kani, Bazı eşşekler varki;"insan da ne ?!" yanında, Eşşeklik;çok insanın "yanında" çok insani. Bir zamanlar;salam,sosis,sucuk oluverirdi, Gelirdi soframıza,midemizde erirdi. Şehirli "ıyyy!" ederdi,köylü "kutsal" görürdü, Severdik çocukları sıpaya benzeterek. "Eşşek sıpası,seni!.." dediğimiz çocuklar, "Eşşoğlu-eşek!" oldu,direksiyon kucaklar, Eşşeklerin muteber olduğu o ocaklar, Birer-birer söndüler,şehirde eriyerek. Eşşeğin eşekliği hilkatinden gelmekte, "İnsan"ın eşşekliği çaba ile olmakta. Eşşek,masum ve suçsuz,yararlı ve sevimli, İnsan ki eşşeklikte-eşşekten çok verimli. Ne eşşekler gördük biz-insanları sırtlayan, ...