GÜNCE

İnsan topraktan yaratılmıştı değil mi?Ne çok insan gördüm incecik bir camdan yaratılmış.Bırak kızgın bakmayı,söz ile vurmayı üflesen kırılacak insanlar gördüm.Vurmayı,kırmayı bilmeyen,ibrişim parlaklığında, kadife yumuşaklığında, çölde su mesabesinde insanlar.Ve birde topraktan yaratıldığı gibi kalmamış çamur olmuş,balçık olmuş ve kırmanın sadist zevkiyle mest olan ruh hastaları.Bu hastaların cinsiyet ağırlığı yok,iki taraftanda hayatı zehir edecek kadar çoklar. Sol el parmak uçlarımda uyuşma oluyor saatler süren.Dizlerimde kemiklerin sürtünme sesini duyuyorum dersem yalan olmaz.Sol yanımdan bir bıçak sağlanırken akciğerlerimin üzerine tonlarca ağırlık çöküyor-aldığım nefesi acilen boşaltıyor.Sol ayak bileğim ve sol el bileğimin hareket kabiliyeti "gittikce" azalıyor.Zaman geçiyor,metabolizma eskiyor,eksiliyor ve ısrarla zorladığım ölüm yavaş bir çürümeyle geliyor. Kendimi biraz seküler,bazan deist,bazan "ala-bula gavur!" hissettiğim oluyor.Oturup bir yaratanın ne,nasıl,ne kadar,nerede olabileceğini düşünüyorum,düşünüyorum,düşünüyorum "Hüseyin,boş beleş kâfirliğin anlamı yok.Bi' çay iç,bi' cıgara iç,türkü dinle...Oğlum,git içinde ağla,sana mı kaldı yaratanın varlığı yokluğu,şekli şemali!.." Ellerime bakıyorum bir simülasyon gibi,derilerim hızla incelip eriyip dökülüyor.Eklem bağları çürüyüp kopuyor ve ardıl kısa kemikler "pıt!" diye ayrılıyor birbirlerinden.Alnımdaki derin çizgiler aynada kayboluyor,gergin bir alın,incelip dökülen alından başlayan deriler...kocaman göz çukurları hiç doymamış,dünyayı bile yutan amma "Mülk Allah'ındır.Dünya yalan!..." yalanını ağızdan selvari boşaltan göz çukurları.Çirkinlik remzi burun boşluğu,boyundan aşağı dökülerek soyulan deriler ve çürümesi çok uzun yıllar alan kemik yapı..."Ölüm ne zor şey anne?" diyor Ahmet Kaya.Ölümümü seyrederken Ahmet Kaya'nın aklına geldiğini söylediği hiç bir şey aklıma gelmiyor.Kâfirliğim bitiyor zira,ben ölümü ısrarla aramış ve zorlamış biriyim,olmadı.Oysa,şimdi ölümümü seyrediyorum ve ölüm...çok ilginç bir vakıa,o geliyor-gönderiliyor.Onun gerçekleştiği tüm ortamı tamamlasan bile vakti/ecel gelmemişse ölemiyorsun,Yaratanın-ölümü de yaratanın kesinliğini çakıyor inkârın üzerine. "Kübalı kızların yuvarlak,bitter kalçalarında yuvarladıkları purolardan bir tane versene...hiç olmazsa bir ciğer dolusu çekeyim!.." dedim."Kaliten,dudağın,ciğerin yetmez!.." dedi.Belkide hatta,kesinlikle haklıydı.Neyime lazımdı benim kalçalarda rulolanmış puro.Ben değil miyim bol paraya karşı olan (sanki yaşamış ve ıspatlamış gibi),azıcık kominizan duyguları kafatası ahırında besleyen.Artık,birinci,Bafra,Maltepe üretilip satılmıyor olabilir fakat bu,zenginliğin,kapitalizmin,sömürgeciliğin imlerinden olan puroya sulanmak yavşaklığınımmı gerektiriyor?Çok ayıp,puroya,paraya,karıya gizli bir tutkum varda elli yıldır farkında mı olmadım?Kendimi oniki-onüçümden beri ideali olan biri olarak tanırken gizlenmiş bir başka ben mi taşımışım karanlıklarımda? Yalnızlığı seviyorum.Kalabalıkta ya da azlıkta yalnızlığı.Ne kadar kötü olsa da evde yalnızlığı da seviyorum.En çokta evde yalnızım zaten.Ya siz?Mesela,hep bir arada ne kadar kalıyorsunuz?Hiç muhabbet hadi yumuşatalım sohbet ediyor musunuz ıyalinizle?Bir sofranın etrafında saatler geçirebiliyor musunuz?O saatlerin bıkkınlıkla değilde zamanın mecburiyetiyle bittiği oluyor mu?Şöyle "kırk yılda bir" yemekten sonra sofranın/masanın başında oturup kaldınız "laf lafı açtı!"Ana-baba hatıralarında,çocuklar hayal/amaçlarından konuştunuz,konu kendiliğinden değişip uzadı,sonra bir film geldi sohbetin akışında,açıp izlediniz."Aa,gece yarısı olmuş,çok güzeldi,bazan bunu yapalım.Hayırlı geceler!" derdini mi hiç,diyor musunuz?Öyle ise siz cennetin kordonboyunda geziyor,sokaklarında koşuyor,havasını teneffüs ediyorsunuzdur,ömürlük olsun inşa'llah! Dün 01/02/2025 Y.Bosna'ya gittim.Haliyle önce ruhsal bir terapi için Tekkeye uğradım.Cennet şarabı içip biraz sermest olduktan sonra derneğe uğradım.Orda oturduk,konuştuk,çay içtik.Babamın yanına uğradım,yaşamın alt-ölümün üst sınırında bir yerde dolaşıyor.Babamın hali de gavur yanımı biraz törpüledi.Gerçi,benim bu gavur yanımın törpüyle falan düzeleceği yok fakat,bu bir düzlem içinde törpülük bir bozukluk.Bu parağrafın buraya kadar ki kısmı dolgu idi.İmdi,durakta bekliyorum trafik sürünerek ilerliyor.Ben diyeyim ister istemez görüyorsun/siz deyin"hadi lan bakarken içine girmişsin!" bir lüks jip,içinde bir lüks hatun,hatun kıpkırmızı dudaklarından efkârlı efkârlı uzun bir sigaradan çektiği gri dumanı boşaltıyor.,şiddetli ve olabildiğince ileri püskürterek.Bu arabada,bu hatun,bu sigara üfürme..."yüreğim acıdı!" Sofrada tam dokuz çeşit kahvaltılık kızım hâlâ "yiyeceğim bir şey yok!" diyor.Medela ben-kardeşlerim bir kez böyle deseydik annemiz (çoğumuzun) "bok ye!" derdi,haklıydı. Kadın evdeki tencere takımı eskimiş diye sekizbin liraya tencere seti alınca koca önce yediği kazığı,sonra yiyeceği yemeklerin lezzetini duydu. Ayakkabılara iyi para vermişti ama değmişti.Çok rahattı,sağlamdı,beş-altı ay giyerdi bunlar.Babası çok cahildi,zevksiz,giyinmeyi bilmeyen biri,nasıl oluyorduda dört-beş yüz liralık ayakkabıları en az bir yıl giyiyordu?Üstelik birde boykot-moykot uydurmuştu. Gazze'de ölüm sağanak halinde yağdı 471 gün.Kalanlar bir zafer kazandılar,en azından şimdilik.Ama,onlar asla kaybetmeyecekler bu gün,yarın ve sonsuzda.Biz kaybedeceğiz bir kaybeden olursa.Hem dindaş,hem insan olarak Onlar ölürken çoğumuz cebimizle apış aramızda dolaşıyorduk ve oralar kayıptık.Çocuklar açlıktan ve soğuktan ölürken,çocuklar yemek seçiyor ve terliyordu. Kadınlar açken ve tecavüze uğrarken, kadınlar "artık yemek" döküyordu,yemek malzemesi beğenmiyordu. ERKEKLER orda savaşırken, erkekler kancıklık üzerine doktora yapıyorlardı. MÜSLÜMANLAR iki lokmanın birbuçuğunu mazlumlara ayırır-aktarırken "müslümanlar" o şeref-onur savaşcılarını kınayıp onlara ağızlarıyla çamur atıyorlardı. Orda kadınlar tecavüze uğruyor Burda kadın lüks arabada lüks kadını oynuyordu. Orda ERKEKLİK-ADAMLIK vücut buluyordu yer altı tünellerde ve yokluktan imkân oluşturarak, Burda varlığa kölelik şeytani uydurmalarla meşrulaştırılıp iki secdenin biri cebe ve apışarasına yapılıyordu. Ölüm,hep başkası için olan bir vakıadır efendim,seninle işi olmayacak,ürkme! Ey kari,dide-i nurum çeşmi bad-ı sabahım Ey günahkâr varlığım kendi "sırrı penahım" Kalmamak üzre varlığa-yokluğa eyvallahım Sözüm ile özüm ters arada ölüyorum Ölürken sadist bir zevkle ölesi gülüyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AİDİYETSİZLİK

TOKAT'TA GECE

ALZAYMIR