ALZAYMIR

"-Abuu,baba,sizi çok özledim!" Doktor dışarı çıktı ve "-Hayriye Fırat'ın yakını kimse gelsin,imzalar var." dedi. -Benim doktor bey,dedim.Ölüm raporu ve cenaze teslim raporunu imzaladım,aldım.Annemi morga bıraktık,kimliğine bir kaç delik açtılar ve hikâyenin bitişi onaylandı Ben mi?..Hiç bir şey hissetmedim.Ne eksildiğimi,ne kaybımı hissettim.Ta ki,şirkette bir öğlen yemeğinde sütlaç çıkıncaya kadar.Annemin vefatından üç yıl sonra.Sütlaç köye her gittiğimde annemin benim için yaptığı tek özel gösteriydi.Acaba bu bir sevgi belli etme şekli miydi yoksa"Her çağırdığımda geliyor,sütlüyü seviyor onu yapayım!" demesi miydi?O gün sütlacı yiyemedim,çıktım yemekhaneden ve su deposunda uzunca ağladım.Annem için miydi,sütlaç için miydi,nedendi...hâlâ bilemiyorum.Hiç sevgi belirtimi göstermemiş bir anne için de ağlanır mıydı?Belki...Ortaokul sona giderken ısmarlaşmak için elini öpmek istediğimde ne ses ne elini vermişti.Omurlar arasında bir bıçak gibi duruyordu o elini vermemek.Ne zaman hatırlasam (anne unutulur mu diye sorma!) o gün-o an canlanır.Bir annenin göğsünün sıcağını duyamamak-duyurmaması... "-Abuu,baba,sizi çok özledim!" "...özledim!" dedi "garusbudum!" değil.Az zaman önce kızmıştım -Baba,ya yat,ya otur,yoruldum.On dakikada dördüncü kez yatırıp kaldırtıyorsun.Ben senden sağlam değilim,belim acıdı. Yattı ve anne babasını andı.O an içimde bir obruk oluştu,birkaç salisede uzunca düştüm ve çarptım pişmanlığıma "Niye kızdım ki?.." Ağladı sonra "Abuu,abuu,beni al!Baba beni unuttun mu?"Suçluluk hali "Ben babama bakamıyorum,memnun edemiyorum!" Ve savunma "Bu adam alzaymır,beni tanımıyor ki benden memnun olsun ya da memnun olmasın!?" Gözlerini sildim,alnından öptüm "Biraz uyu baba,yoruldun." "Sen Hasan mısın?" "Benim de köyde senin gibi bir oğlum var,ne arıyor ne soruyor.Elin oğlu kadar bakmıyor." "Ben senin oğlunum baba,sen benim babamsın." "Öyle mi?" İçimden dedim "Maalesef!" "Ölü helvası, evinde pişmiyorsa çok tatlıdır." diye bir söz okumuştum,diğergâmlığı da öyle değerlendiriyorum artık.Davul yediği tokmağı bilir,dinleyici sesinden mest olur.Zurna içinden geçen çalanın tükrüğünü bilir (de) dinleyenin umrunda olmaz tükrük. Yatalak ve alzaymır biri baba ise de anne ise de yorgunluk demektir.Sağlam iken hatırlamadığı şeylerin bu durumda aklına geldiğini görünce "Bu hasta falan değil..." düşüncesi çok yoruyor insanı.on yıllardır ekmediği tarlaları hatırlayıp gecenin bir yarısında "Tohum saçtım,şurayı bitireyim!" deyip kalkması,malların samanını vermek için ayaklanması,ölmüş eşini bağırarak çağırması...Köyde bıraktığı gelinlik yaştaki kızlarının yalnızlığı... Herkes "İmtihan!" diyor.Eğer öyleyse bu benim matematik imtihanım;yazılı kâğıtlarını boş verirdim ve diğer derslerin-özellikle sözel-edebiyat yönlü derslerin hatırına 4.5'tan 5'le geçerdim.Bu imtihanda hatırına 4.5 verilecek dersim'in olduğunu sanmıyorum.Edebiyatım iyi fakat bedenen ve ruhen hasta birinin yanında ruhen hasta biri olarak EDEBiyetten kaybeceğim kesin. "-Abuu,babaa,sizi çok özledim!" 90+ yaşında on yıllar önce ölmüş anne-babayı özlemek...yanındaki çocuğunu tanımayıp çocuklar var etmek..."Beni öldüreceksin!" diye karanlığı yırtan çığlıklar atmak... Hepsi bu (mu?) İmtihan bu mu? İnsan kaybetmeyi yaşam haline getirmişse, Ya da; Kaybetmek üzere kurulu bir hayat "Bahşedilmiş"se... "Kazanmak!" ihtimalini düşünmüyor "Daha az ve sabırla..."kaybetmeyi önceden kabulleniyor. Bir yatalak ve alzaymır, Bir duygu-durum bozukluğu Border line-sınır çizgisinde hayatın imtihanı. Ne diyeyim; YAŞASIN YAŞAMAK!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AİDİYETSİZLİK

TOKAT'TA GECE