HASTA
HASTA
(Murat Çetin kardeşe)
06.16 otobüse biniş,06.42 metrodan çıkış,06.47 iş yerine giriş.
-Seni kovuyorlar mı Hüseyin abi?
Her iş yerinde en çok karşılaştığım soru.
03.00'te uyanıp kalktım,beş dakika oturdum,düşündüm (beynin varlığını ihsas) yattım.04.40'ta kalktım tekrar.Bir kahve yaptım,biraz sağa-sola sataştım."Şu bulaşıkları yıkayım!" Tıkırtı çıkacak,Tayyip uyanıp gelecek "Yaa baba git yat!Sana ne bulaşıklardan?:((" Sabah olmadan bir atarlanmanın itarına lüzum yok.Oldum olası var olan efemine yanımı bastırdım,bulaşıkları yıkamadım, "zaten üç-dört bardak yıkasınlar." Çok Müslümanım ya,sağ ayakla çıktım evden "Rabbim,günümüzü hayırlı eyle.Rızkımızı helalinden,bedenimizi sıhhatli,işimizi kolay eyle!" Her sabah rutin duam,evden çıkıyor mu bilmem. Kartal köprüsünde indim,motor sesi duymuş atımız gibi koşar adım yürüyerek metroya indim.Benden önden giden iki kişiyi hızla geçtim,yolda en az bir boy önde olmalıyım.Ama,yinede bana oynayan kaybeder.
Otobüste, bu tatil sabahında yola çıkanların yüzlerine baktım hepsi kitabi yüzler...Kiminde bıkkınlık,kiminde şükür,kiminde isyan.Hemen yanda bir kızcağızım var,eğer şair bir eşi yada seveni varsa bu yüzden antolojik şiirler çıkarır.İlkbaharın en neşeli günleri serpilmiş simasına.Gözlerinde kâk bir güneş,kâh geceyi bastıran bir ay,kirpiklerinde göklere yükselen yeni yapraklanmış kavaksı bir duruş,neşeli bir mırıltı dudaklarında kalpten gelen,yüzünde rüzgârda dalgalanan göğ ekin tarlaları...Az ötede bir kişi Çetin Altan'ın Viski romanı gibi:baştan sona anlamsız,okunması işkence.Soğanlık'tan binen biri, Necip Fazıl'ın Aynadaki Yalan'ı gibi,anlamak için bir kaç kez okumak,yıllar sonra bir daha okumak lazım.
Bir çay aldım güvenlik odasından.Otobüsteki,metrodaki yüzlerden okuduklarımı ölçüp biçtim:benden rahatı yok.Yüzünde ilkbaharı taşıyan da,zemheri ayazıyla gezen de sabahın köründe yolda olmaktan rahatsız.Sanki,koçsunuz,sabancısınız...eşşek gibi yapmak zorunda olduğun şeyden böyle rahatsız olmakta bir hastalıktır sanırım.Var mı 10.00'a kadar yatma,yatak keyfi yapma seçeneğin yap,yoksa niye iki kere zorlaştırıyorsun hayatını?.."Bak!.." ben öyle miyim?Severek biniyorum toplu taşımaya.Bazan uyukluyorum ayakta,bu uyuklamalar çay gibi his uyandırıyor bende.Mesela bu sabah,otobüse bindim üç dört yer var boş,oturmadım,oturamadım yahu!Alışık değilim boş yeri olan otobüse,metroya.Cam kenarına dikildim,yüzümü elime yasladım kısa bir şehirlerarası yolculuk yaptım.Tokat otogarında Şahin Tur'u gözledim.Metroda da boş yer vardı:bu sabah Ekrem mi yanlış iş yapıyor ben mi cezalandırılıyorum anlamadım;hem bekletmiyor hem boş geliyor,bir terslik var ya da olacak...
Bir gün yatacak ve bir daha kalkamayacağız.Kalktığımız zamanda "Keşke yat(a)masaydık!" diyeceğiz.Ee,kolay değil İbrahim'e yığılmış odunların harına kalkmak.Kalkamayacağımız yatıştan önce mümkün olduğunca ayakta olayım diyorum.Araçlarda boş yere oturmamam bundan olabilir mi?Aptallık olur,aptallık bende var zaten,olabilir.
Yüzleri okumak demiştim...İETT,günün her saatinde eğer yanmaz,kaza yapmaz,bozulmazsa tarihi,romanı,hikâyeyi,antolojiyi taşıyor...Sabahları istemsiz saldırgan satırlar,akşamları yorgun savaşcı,kırık-dökük parağraflar,gün içinde öylesine karalanmış sayfalar...iett'nin en değişik üç beş,üç beşyüz yazıtından biriyimdir herhalde...ve bundan zevk alan nadirin nadiri hastalıklılarından biri...
Sabahları,sabahları ile erken gitmeyi,yaptığım işi seviyorum.
Sizi de seviyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder