İKİ
"Ben"dedi "ateşten yaratıldım.O topraktan..."
Sevgili Nihan,biricik yaratığım,
Bazan hakkımdaki bakışları çokca haklı,öyle olmasalardı yanlış olurdu diye kabul ediyorum.Onları haklı kılan bir yaklaşım senden de gelmişti "Niye şiirlerin bu kadar dinsel içerikli,çok kapalısın!" demiştin ve anne-babanında aynı kanıda olduğunu söylemiştin.Bu anlamanızda bende bir sıradışılığa şahitti elbette.
Biliyor musun,o şiirleri yazarken Orhan Gencebay dinlerdim.Neydi durum,şuydu;Kapıyı çalarsa mazinin eli/Ne olur bir şişe aç benim için./Ben hiç ayılmadım gittin gideli/Sen de bir kaç kadeh iç benim için. Şiirinin Gencebay'ın pürüzlü,bayağı detone sesinden dinlerken ve platonik bir sevdanın kuyusunda çırpınırken dini içerikli,Türklük temalı şiirler yazmaktı durum.Bayağı hastalıklı bir hal değil mi?
Bugün yine aynı şarkıyı iki kez olmak üzere Gencebay'ın on şarkısını dinledim.Ne bana bakılan,ne şarkı başlayınca çıkılan bir pencere,ne pencereye çıkan vardı ama şarkılar aynı uygun yemekteki acı biber lezzetindeydi.Kulağımda zevk,kalbimde sızı oldular yine."Hep aynıyım lan!.."dedim kendime,yüzümden bir makas aldım,bir cıgara yaktım "hep aynıyım,ben iflah olmaz bir kaosum.Başıbozuk akılsızlığımla,deli dolu kalbimin Allah'la şeytan arasındaki yolculuğu hayatım."
Azizem,
"Niye bir dişi hayal yarattın beni?" diyor musun hiç?Demesen de anlatayım;Senin bir aslın var çünkü.O'nu kırdım,O'nu küstürdüm,O'nu iteledim.Asıl adın Fatma.Ha,Musa Eroğlu'nun türküsündeki Fatma değil,Alevi Fatma,şiir yazan,ormanlar içindeki bir dere gibi cıvıl cıvıl Fatma.Zifiri karanlık gece saçlarının inadına dolunay parlaklığında yüzlü Fatma.İşte ben seni O'ndan evirdim.Onunla üç ay tanış kaldık.İlk ve son karşı cinsten DOSTUMdu ve öylece kalması gerekiyordu.Fatma olarak kalsaydı,tutsaydım-tutabilseydim...bugün yaşadığım,yarın yaşayacağım olasılığı yüksek bozuk ruh halim olmayacaktı (belki).Fatma olarak kalması için O'ndan seni hasıl ettim,O'nu o haliyle sabitledim.O benden uzakta,yıllardır bilmem nasıldır.Ben O'ndan evrilmiş seni taşıyan olarak hep O'nunla konuşur gibi sana yazıyorum.
Azizem,
Nihan'a mektuplar'da sana geçen yıllarımdan uzunca bahsettim.Hiç bir hayal ettiğime,umutla gözlediğime,yapmaya çalışıp ulaşamadığım yıllarımdan.O mektuplar/muhabbetlerim(iz)i gözlerimi yumup gözden geçirdim mesela,çayı sevdiğimi anlatmışım,kolonya katıp içtiğimi anlatmamışım.Cıgaramı bilirsin,tütün kaynatıp içtiğimi es geçmişim.Oysa,sen birazda bunların eserisin.
Bugün işyerinde evlilik bahsi açıldı Nihan.Çay içiyoruz bir Ali dayı var,evlilikte çocuğun olmasını eşler arasındaki sevgiyle açıklıyor."Ali dayı" dedim "çocuğun olmasında sevgi duygusu işe yaramaz,çok etken değildir.Asıl etken,acelecilik,hesapsızlık,korunmasızlık "soyum devam etsin dürtüsü" eh birkaç dakikalık zevk" Bana acaip saygısı olan birisi "Heç mi sevgi yok Hüseyin usta?" dedi."Var,ya severek evlenmişsindir,ya evlendikten sonra sevmişsindir,ya evlendirildikten sonra...Az da olsa sevgi bir yerlerinde vardır yatağın." dedim."Ağnamadım!" dedi,eminim anlamadığından.Hep böyleydim çocukluğumdanberi 'Kimse beni anlamıyor."
Herkeste bu "Kimse beni anlamıyor!" duygusu var diye inanıyorum,az ya da çok.Çokca bu duyguya sahip olanlar hastalıklı,ebeveynin hesapsız ilişkilerinin sonucu olmuş,ömürleri zemheri ile bahar-bahçe arasında geçen kimseler olarak oluyor ve ölüyorlar.Kendileri olamıyor,toplum sabitesinde kalamıyorlar.Sonsuz arayışla "Vira!"deyip, hiç bulamayışla gidiyorlar.Tanrısal oluşları cehenneme,kalbi oluşları kırıklıklara varıyor.
Nihan,
Saçların gibi siyah bir gecenin içindeyim.Sayendeyim yine.Bu saye,siyah gecede yüzün aydınlığınca bir adacıkta yazdırıyor bana.Sayende kendimle konuşuyorum.Kendimi anlamaya çalışıyorum.Anlıyor muyum?Hayır!Anlasam,anlayabilsem işe yarar mı?Yarar,başkalarına anlatabilirim "Bilmiyorum!"dan kurtulurum.Çevrem her şeyi biliyor ben bi' .ok bilmiyorum.Kendimle ilgili cehaletime tanrısal tarafımda yetmiyor.O zaman Allah'a yöneliyorum "Allah'ım,tamam senin zorlaman yok ama ben niye bu kadar sadomazoşistim?Kötü olmak için açtığın yolumu iyi olmak istediğimde de açar mısın,lütfen!?" Açmıyor mu,ben mi yürümesini bilmiyorum,yürüyemiyorum?
Cam bardakta içilen TürkKahvesi gibi hayatım,kahve içimi güzel ama bardakta çirkin bir görüntü,bulanık,bozuk bir koyu renk.İçme zevkini soğutan bir görünüm.Oysa ömür,içini-içindekini göstermeyen fincan ya da kupada içilen kahve olmalı değil mi?"Bu arada" hemen her sabah bir kupa TürkKahvesi içerim.Aç karına,bir bardak sirkeli sudan sonra.
"Herkes" evlenmek zorunda mıdır?Çok mu sert,damdan düşer gibi oldu?Bence değil,evlenmek,evlendirilmek zorunda değildir "herkes." Ömür boyu mihnet ve minnet altına girmek,girdirilmek..."Bilmiyorum!" Geniş bir daire alıpta içini eşya ile doldurup,rahatca oturup kalkacak yer bırakmamak gibi görüyorum bazan evliliği.Tek kişilik dar kalmak varken niye iki kişilik darlık?
Dün babamı yıkadım.Alzaymır ve yatalak.Bazan beni tanımıyor,refikama "yenge!.." diyor."İnsan yükü ağırdır!" derler ya,öyle değil,İNSAN AĞIR "YÜKTÜR!"Hem yük olan için,hem yük olunan için."Görevini,evlatlığını yapmak" değil ağır olan "dün" senin gibi olan birinin bugün kendi dışında biri olmadığındaki halini görmek ağır."Sen Hüseyin misin?" sorusunu tartacak bir terazi düşünemiyorum.Bir gün böyle olacağı belliydi sanki, yanlış anlamaların sonunun çıkacağı yer kısa devre yapmaların tümden çökme olarak nihayete ermesi.Yazmak zorunda olup yazdığım bir mektupta refikamın durumunu anlatmak için "kimse anne babasını seçmiyor." yazmıştım ve babam bunu "Hüseyin bize sövdü." diye geçmişti etrafa."Etraf" aylarca konuşmamış.O yazıyı anlama şekli ileride errör verecek bir beyni işaret ediyordu,öyle de oldu.
Babama acıyorum Azizem,
Kendime acıyorum.
İstihkakımız bu imiş herhalde,eyvallah!
...da,gücümüz buna uygun mu?
Bu kader mi,kader bu mu?"Bilmiyorum!",
Sana,bana,onlara iyi geceler.Salih tarzı oldu.Salih'ten bahsetmek isterdim sana.Senin gibi O da benim "kutsallarım"dan.
Yorumlar
Yorum Gönder