SİLÜETLER
Duvarlarda gizlenmiş sır gibi silüetler,
Sağ girip ölü çıkmış nice insandan kalan.
Bakmak ile görünmez,sade hissedilirler,
Ancak farkına varır ölüme yakın olan.
Şu duvarda gezinen bir sabinin hayali,
Hemen karşı duvarda bir ihtiyarın hali
Tutuvermiş elinden sürüklüyor eceli
Susuz topraklar gibi kırışık yüzü kalan.
Tavanda, saçlarını rüzgâra salmış bir kız,
Biraz ilerisinde bir genç duruyor yalnız,
Koridorda ki banklar niye bu kadar ıssız?
Dünya denen oturak burda bu kadar yalan.
Cam kapılar perde mi,oyuncular mı şeffaf?
Dün yaşayan birine yataklık eder her raf.
Morg, silüetlerin yönlendiği tek taraf,
Hastaneye gelirken böyle değildi plan.
Zeminde beyazlara bürünmüş üç ihtiyar;
Biri başını çarpmış dudaklarında kan var,
Biri düşmüş kırılan kemik canını yakar,
Üçüncü ihtiyarı kalpmiş yerlere salan.
Ve üç günlük bir bebek baktığını bilmeden,
İçten ağlayamadan,safiyane gülmeden,
Dünyaya geldiğinin farkında da olmadan,
Kundağının içine ölümü olmuş dolan.
Hastane,sağ gelipte ölenlerin son yurdu,
Genç bir silüet gelip sağ yanıma oturdu,
Karşımda ki duvarda dalgın kızı gösterip;
"Burdan çıkabilseydim o benimdi." buyurdu.
"Şimdi bu duvarlara işledi zaman bizi."
Sonra kalktı yanımdan o hayale yaklaştı
İkisi bir elele sonsuza uzaklaştı.
Bir film gibi seyrettim;bankta oturan yalan,
Ölülerle bir gece hastahaneden kalan.
Yorumlar
Yorum Gönder