YOL
"Evvel tarik ahir refik"miydi yoksa yine bu kelimeler kullanılarak söylenen ve yine kafiyeli başka bir cümle miydi?Benim inancım odur ki,evvel tarik.Tarik=yol,çünkü kalıcı olan,devamlı olan yol.Esas yolcu ve arkadaşı gelip geçici bir unsurdur.Dünya mesela,ölen insan sayısı tahminini birkaç yıl önce yüz milyarın üzerinde diye okumuştum.Yol'dan yüz milyar yolcu geçmiş,sekiz milyar üzerinde yürüyen ve yol sabit.Hayat mevhumunu bir yol sayın,nice yolcuyu eskitti.Kafanızı bir yol sayın,ne hayaller,düşünceler geçti.Bir yoldur ömür,nice tanıdık gelir geçer...En son yol tükenir.
Bugün,ömür yolumun toprağa nakşında bu fotoğrafı çektirdim Ahmet'e.Ne kadar "Haberim yokmuş gibi çek!" fotoğrafı gibi dursa da,o kıvamda olmuş.Haberim olmasa da bu kadar olurdu.Kocaeli sınırları içinde,İstanbul'un hemencecik dibinde bir yer,düşük rakımlı dağ-ormanlar arasında rakkase hareketleriyle kıvranan bir yol,bu yolun zevkini keşfetmiş ve o zevkten müstefit olmamı isteyip buraya getiren kuzenim-cancağızım Ahmet (Dursun),yolların gizli sevdalısı ben...Ahmet Kaya'nın dağları,yolları ve hiç elime bile almadığım Keleş'i arattıran şarkıları...
Yollarda,hele bu yollarda Ahmet Kaya derim.Kimini gurbete,kimini sılaya götüren yollar tadında-acısında,hüzün yüklü zamanlarvari iç sızlatan Ahmet Kaya şarkıları,bu yollarda başka bir güzel oluyor.Belki de o şarkıları bu yollar ayrılınan sevgili ateşine dönüştürüyor.Belki de yollar şarkıları,türküleri daha hissedilir kılıyor.
Yollar...
Bir sonbahar,bir turnalar,birde bitimsiz yollar,
Alın beni götürün bilmediğim yerlere.
Sevinmeyi bilmeyen hemde matemsiz yollar
Taşıyın beni burdan bitimsiz seferlere.
Yolları Tokat'la farkettim,anlamını anladım ve onlara bana mahsus bir anlam giydirdim.Her c.tesi,pazar sabahı gara gidip Şahin Tur'u gözetlemek,ya da tatil günü akşamları yine gara gidip Şahin Tur'u beklemek...Hüzün acı karışımı bir duyguyla otobüsün yolunu gözlemek...En çokta,Eylül'de Tokat'a giderken sevdim yolları.Reşadiye-Tokat arası ve Niksar üzerinden geçen o yüz kilometrelik yol...Fatlı köprüsünde araçların geçiş için sıra beklemesi yolda geçecek zamanı uzatırdı ve bu uzama bile hoşuma giderdi.Köyden ayrılmak,evden ayrılmak...bu yolun verdiği haz dolu hüznün yanında önem arzetmiyordu.
Yola çıkmak...otobüsle,özel otoyla,yürüyerek...yolun hitamesi;sıla ya da gurbet,ayrılık ya da vuslat,önemli olmadı bende.Köyden Tokat'a gittiğim o yolu hâlâ kutsal bir geçmiş gibi anarım.Tokat'tan köye dönüşlerde,nerden olursa olsun köye gittiğimde yollar omurgam arasına saplanmış bıçak acısı yaşattılar bana.Yolların yönü köye çevrildiği her seferinde,kırklarda doğmuş ve büyümüş bir yılkının ahıra hapsedilmiş esaretini yaşadım ve duygularım bile hüzünlüydü.
Yollar...
Bir türkü,bir cıgara,içte yangın duygular,
Otobüsün camından su gibi akan yollar.
Kıvrım kıvrım haliyle sızlanmayı vurgular,
Kimini kavuşturan,hasret bırakan yollar.
Umut dolu gözleri küçük dereler gibi,
Çağıldatıp-ağlatan,canları yakan yollar.
Olmadı bugüne dek bu yolların galibi,
Sonları en nihayet mezara çıkan yollar.
Yolları hüzünlü severim...ilkbaharda tahıl tarlalarında yeni ekinlerle oynaşarak esen ılık yellerin tadında yollar.Gurbetten ya da askerden sağ dönemeyen evladın,eşin acısınca yollar.Üzerlerine kilitlenmiş sevgilinin gözlerindeki hasret ateşince yollar...
Yoldayım işte.Bir kurgu çekimin örtemediği gerçek bir durum.
Yollar...
Yollarda geçti ömrüm eksilerek,biterek,
Bazan buldum kendimi çoğunlukla yiterek.
Ne dizde derman bitti,ne yolların sonu var,
Yürüyorum,bıkmadan,yoluma yol katarak.
Yorumlar
Yorum Gönder