Bu da yaşamak...
"İnsanlar mecbur kalmadıkca düşünmezler." diyor Cemil MERİÇ.Oturmuşum gecenin zirvesinde bu sözle uyumumu "düşünüyorum mecburen." Hiç bir şekilde uyuşmadığımı gördükce ve değişik taraf ve açılardan bakınca da uyuşmadığımı gördükce "Cemil hoca doğru söylemiştir,sorun-sorunlu olan benimdir.". diyorum.Kesinlikle böyledir;"kıçıkırık" Hüseyin mi Cemil hocanın tecrübelerinden imbiklediği gözlemini boşa çıkaracak?..
Düşünüyorum,on yıllardır...Düşündüğümün farkına vardığımda on ikinci yaşındaydım ve ilk düşündüğüm Menderes'e yapılanların zulüm oluşuydu. Düşünmeye iten/düşünme yetimi ateşleyen Ş. Süreyya Aydemir'in Menderes'in Dramı adlı eseriydi ve garip hatta "Atmasyon" gelebilir on iki yaşımda idim ve sene 1980'di.O gün bugündür günlük en az iki-üç sekme açık olarak meşgul beynim.
Parayla ilişki kurduktan-yoğun olarak çalışıp kaybetmeye başladıktan sonra bu sekmelerden biri hep "nasıl kaybediyorum,niye kaybediyorum, para nasıl oluyorda bende var olmadan yok oluyor?.." sorusuyla sınırlı oldu.Sadece bu soruyu sormakla geçti zamanımın ilgili kısmı.'987'de çalışmaya başladım/'987'de kaybetmeye.Para kaybetmenin çok geniş bir çevresi var;akrabanın önce soğuması,hakarete varan hareketleri ve kaybolması.Ebeveynin ve ebeveyni olduğun kimseler de zamanla gitmeyen ama kaybolanlardan oluyorlar. Kaybolanla beraber "iyiliğini düşünerek" yapılan hareket ve hakaretler de varlık sahnesine çıkıyorlar.
Düşünmek...Mecbur kalmadan,insani ve ahlaki sebeplerle tahrik olarak düşünmek...Kazanmaya başlamadan kaybetmeme bir neden bulamadım.Bu nedensizlik sonucu kendimle aram açıldı ve;hem kazanamamaya-hem kaybetmeye son vermek için başarısızlıkla biten bir ölüm denemesinde bulundum-1988.Daha bir yıl olmuş kaybedenler klübüne üye olalı.
Boş-beleş geçen yılların en güzel yanı "binlerce" diyebileceğim kitap okumalarıdır.Bu okuma sevdası ki,gerçek bir sevdadır,ilkokul yıllarımda başlar tıpkı,şiir yazacak duygu-ilhamlılığım gibi.Demiştim ya;Menderes'in Dramı'nın ateşlediği düşünme eylemi okuma halesi genişledikce genişledi.Okuduğumuz arkadaşlar yarının temelini atarken ben Afganistan'da kurşun atıyordum ruslara.Ülkemin sokaklarında dev-yol/dev-sol...gibi "moskof uşağı..." örgütlere.Şimdi çıkıp "çocukken mi" diyeceksiniz,böyle saçma düşünmeyin!Elbette kurşun atmıyordum ve tabi ki çocuktum.Bir farkla;ben,yaşıtlarımdan büyük/çoğu büyüğümden de büyüktüm.Kime/kimlere,hangi-ne tür düşünce ve sahiplerine kin beslemem,düşman olmam gerektiğini o okumalar düşündürtüp karar verdirdi.Bugün-2022'de ki esas ve değişmez tavrım ne/nelerse '980'lerde sınırları çizilmiş,şeklini almış ve doğmuştur.
Düşünmek...insani ve ahlaki bir eylemdir.Ve eylemlerin anasıdır.Sevaplar,günahlar,suçlar,ödül ve cezalar düşünmenin çocuğudur.Mutluluğun ve mutsuzluğun yolu düşüncenin mühendisliğinin sonucudur,sorular ve cevaplar...Düşüncesinin merkezinde Allahsız ve ahlaksız, maddiyatı rahat dünya barındıran tanıdıklarımın hemen hepsi bugün daha çok kazanmak düşüncesiyle maluller.Bu maluliyetin meyvelerini topladıklarını da söyleyeyim."Allah var!" rahatlar,sayamayacakları kadar kazanıyorlar/kazanmışlar,isteseler mersedeste metrese binebilirler,o kadar!..Düşüncelerinin çocukları hayırlı evlay gibi kıyıda,yığınla.Düşüncelerinin kötü bir yanı var kıymık gibi beyinlerine batan "Niye daha fazla olmasın?." Ve bu düşünce zamanı/hayatı ıskalayarak kazanmanın kuyusunda tüketiyor ömürlerini.Bu arkadaşlarla ortak bir yanım var "daha..." onlarda kazanmayı,bende kaybetmeyi somutlaştırıyor.
"Çalışmaya başladım ve böylece kaybetmeye de başladım." Fizikte bir kural öğretmişlerdi;madde,vardan yok/yoktan var olmaz." Vallahi yalan/"en azından" benim hayatımda yalan.Hiç düşünmeden farkına vardığım tek şeydir bu yalan."Düşün!.." usanıp bıkmadan,çoğu zaman yorgunluk duymadan çalışıyorsun,tasarruf derdiyle değilse de yemek zevkin olmadığı için herşeyi yiyorsun,işin dışında zamanın kştaplar arasında geçiyor yani;gezip tozmuyorsun,sırtında genelde iş elbiseleri yani;şöyle adam gibi giyinmiyorsun...fiziken bu eylemleri icra edenlerden fazla/en az onlar kadar birikim yapman gerekir.Sonuç;fizik kuralı falan yok benim hayatımda;ayın başı-ortası-sonu beş parasız."Hayır!" bu cenabetlikle falan izah edilemez,bir kısmı "bereketsizlik efendim!" dedik, niye hep bende bu bereketsizlik?Yeme,giyme,içme,kadın-kızın lafından bile tiksin,kumar oynama;cebinde de zırnık olmasın! Düşünmekte yetmiyor burda "kader!" deyipte geçemiyorum.Kazandığımın gittiği bir yer olmalı değil mi?Mide,zevk,giyim,içme...Yok,yok işte!
Bu nasıl olduğu belli olmayan kaybediş, zamanla artan sayıda insanın kaybedişi oluyor ve düşünce halkasının içine "Kaybetmekten kurtulamayacağım, aileminde önce " mutluluğunu" sonra umutlarını kaybettireceğim-kaybettirdim." Öyle oldu zaten,EVLENDİRİLDİM,bu açıklanamaz kaybediş iki,üç...altı kişilik oldu."Oğlum,deli etme insanı!Onu yapmıyorsun,bunu etmiyorsun,nereye gidiyor bu paralar?". "Bilmiyorum!" Bu cevap verebileceğim tek cevap ve hayatta hiç yalanı olmayan tek doğrum.Sonra,huzursuzluk "Ölmek böyle yaşamaktan evladır!" düşüncesinin beynimi kemirmesi.Kafatasım içinde bıçak saplanmış bir beynin ince ince sızlaması."Esasında" abim haklı,ablam,çocuklarım haklı.Sorunsuz bir kardeş herhalukârda tercihe şayandır,madden rahat bir eş,baba.Hakları.Ben bu aile için en olmaması gereken kişiyim.Daha doğrusu;BEN HİÇ BİR ZAMAN AİLE OLMAMASI GEREKEN KİŞİYDİM."Benim dünyamda" evlilik baskın bir şekilde yapılıncaya kadar yoktu.Hatta,bir evllilik "dayatmasını" "köyden kaçarım!" tehdidiyle reddetmiş,o ilk adayın başını yanmaktan kurtarmıştım.Sevgi hanım için beni bir ceza yapan abim muhakkak iyi niyetliydi.O,hep iyi niyetliydi.İyi niyetli olmanın yeterli olması,işe yaraması için üzerine niyetlenilen kişinin de iyi olması bir şarttır.Oysa,ailemin hepsi çok iyi bilirlerdi ki ben,kendine iyiliği olmayan biriydim hatta,kötüydüm- kendime bile...Şimdi koca bir KEŞKE!Yine kaçsaydım,köyden,aileden,hatta kaçabileceğim herşeyden!İçinden gelerek "Baba!" diyemeyen çocukların mutluluğunu, otuz yıla yaklaşan "evliliğinde?" bir kere bile "Kocam,eşim...seviyorum!" diyememiş/demek içinden (haklı olarak) gelmemiş bir kadının ömrünü çalmamış olurdum.Benim gibi kişiler belki yüzbinlerde-milyonlarda bir olacağından daha mutlu,huzurlu olacağı,istediğini istediği zaman alabileceği bir evliliği olurdu.Selamını gülerek alacağı,çocuklarının sıcacık sarılacağı bir evliliği...Ben,kendinin kurduğu tek kişilik hayallerinin bile yıkılışını iç geçirerek seyretmiş biri olarak böyle bir gğzelliği yaşatma kapasitesine sahip değilim,hiç olmadım-olamayacağım.
Düşünüyorum-mecburen düşünüyorum,kendime kızarak düşünüyorum,gayri iradi düşünüyorum...Birazda nefret duyarak düşünüyorum...Yıllardır hayalini kurduğum Doğu Expresi'yle bir seyahati bile yapamadım.Çok bir maddiyat istemiyordu "Emekli olunca başka bir şey yapamasam da bunu inşa'llah illaki yapacağım!" Beş altı sene bunun hayalini kurdum.Yapamadım,o çok olmayan maddiyatım olmadı.Her zaman ki gibi olmadı.
" İshak Paşa Sarayı'nı görmeliyim,
Hasankeyf'e gidip Fırat üzerinde bir çay içmek...
Tur şirketleriyle bir Karadeniz,bir Ege turu yaparsam mutlu ölürüm..."
Hepsinin maddi karşılığı çokta fazla bir şey değildi.Bunlar kendim için dünyevi olan uç hedeflerim/hayallerimdi.Yıkıldılar-altlarında kaldım.Düşünüyorum-bun yıkılışların acılarıyla; Niye?Yıllarca çalışmış,emekli olmuşum,toplasan onbeş gün sürecek ve vasat bir miktara olabilecek bir keyfi gerçekleştiremiyorsam...niye çalıştım,niye yaşıyorum?
Düşünmüyor değilim;ben kesinlikle kötüyüm ya da iyi değilim.Bu,telefonlarına cevap vermemeyi gerektirir mi?Selam almayınca,elini tutmayınca, aynı odada oturmayınca, aşağılayabilirsin sadece,iyi olamazsın.Maddi olarak kötü bir "eş?"in var;sç kaldın mı?" Açık"? İstedin mi başkalarından?Hakaret,şiddet nedeniyle bir akrabana sığınmak zorunda kaldın mı? Kiracı kaç kere kapıyı çaldı?Çocukların muhtaç mı oldular?Hep kötü yanları bana çekmiş çocukların,iyi yanlarını vermeli değil miydin?Belli ki, ikimizinde verebileceğimiz güzelliklerimiz yokmuş.Yanlış kişi olmanın zorluğunu yeterince yaşadım.Ne aile ortamı,ne sair hayallerim, ne umut ettiklerim...Tüm ömrümde ve tüm kişilerde(etkili yakınlar) olmayan şey sevgiydi.Herkeste korumacılık,kollamacılık,hesap soruculuk...Sevgi olmasa ve hatta olmadığında daha iyi olandı.
Herkes nihayetinde evine çekiliyor ve kapılar kapanıyor.Ve sanıyorlar ki herhalde,kapılar kapanınca yaralarda kapanıyor.Ben,hiç bir yaramın kapandığını görmedim dahaca.Kırıldım/acısı hep taze.Basit hayallerim yıkıldı/sıkılı elde kırılmış cam gibi;kan revan içindeyim daima.Hep kaybettim-çalışırken kaybettim ve bugün kendime nefretle bakıyorum.Dün'ümden artarak bugüne gelen kaybedişleri yarın'a taşımak istemiyorum.Uzun-dönüşü muhal bir yola çıkmak istiyorum,ikinci kez,düşünüyorum,mecburen.
Yorumlar
Yorum Gönder