GÜNAHKAR

GÜNAHSIZLIK VE BAŞKASININ GÜNAHKARLIĞI Hz.İsa hepimize baktı,tek tek.İçimizi görürcesine dikkatlice baktı.Gözleri bir insan gözünden öteydi ve adeta baktığı kişinin içibden geçiyordu bakışları.Ve içiyle beraber açık-gizli tüm yaşamından.Sonra ağzından en katı,en zalim insanı bile eritecek yumuşaklıkta o sözler döküldü; "Hanginiz günah işlemediyse ilk taşı o atsın!" Homurtular,mırıldanmalar aniden kesildi,rüzgarın ve ışığın giremediği bir vadi sessizliği ve karanlığı çöküverdi üzerimize."Günah işlememek..."İsa, bunun imkansız olduğunu biliyordu,niye böyle imkansız bir istekte bulunuyordu?Derdi,zina eden bir kadını kurtarmak olamazdı sadece...muhakkak O'ndan bunu yapmasını Rabbi istemiş olmalıydı,Rabbin istediği neydi?.. Kadını çevrelemiş,zevkle atacağımız taşlarımızı üçer-beşer sabırsızlıkla terleyen ellerimizde tutmakta iken bu çağrı/teklif soğuk bir rüzgar olup kuşattı hepimizi...Birbirimize baktık,baktık,baktık.Hetkes başını önüne eğmiş ve düşünce dalgalarıyla savrulmaktayken en heyecanlımız yavaşca ayrıldı kalabalıktan.Hızlıca bir dağılma başkamıştı,bu gidişle zani kadına taş atacak kimse kalmayacaktı,kadının günahı cezalandırılmayarak ödüllendirilmiş olacaktı.Evet,günahkardım fakat zani değildim.Ben bu taşı atar ve kadının cezalandırılmasına önayak olabilirdim.Kolumu kaldırdım,kadına diktim gözlerimi,tam kafasına vurmalıyım...İsa'nın bakışlarında ki alev yüzümü yaladı-derim döküldü sanki..."Sen,bu toplumun varlıklı kişisisin,bu kadın yeni çocuklu ve fakir,hiç ilgilendin mi böyleleriyle?Belki rızık için bu günaha girdi?.." Kolum havada kaldı,elim açıldı ve taş başıma düştü.Zinanın sebebi ben miydim?.. &&&&&&&&&&&&&&&&&&& Ebu Hanife adını duymuşluğum vardı elbette,tüccar olduğunu,iyi kazandığını ve kazancının külliyetli bir kısmını talebeler için kullandığını da duymuştum hatta,bilirdim.Bir anlam veremezdim bu tavrına;çalış,kazan,götür elin çocuklarına harca.Üstelik,devletle ters düş!..Nasıl bir tüccarlıktır bu?Devrin büyüj merkezleri arasında kervanları gezen,ilmi dillerde dolaşan,yöneticilerin ağzına baktığı biri olupta rahatca yaşamak varken...Neyine gerek mektep-medrese?Hadş bulaştın bu işlere,yaptır binaları,ver kullanacak olanlara,hem başın rahat etsin-hem adın hayırla anılsın!..Ben de tüccarım,bulaşıyor muyum boyumu aşan deryaya,yok!Neme lazım;devlettir,az birşeyden ürker ve çöküverir üstüme.Haklı bile olsam altta kalmak,üzülmek işime gelmez.İbadetimi aksatmam,yardım da yaparım muhtaçlara,devletin istediğini de veririm,rahat ederim. Sen koca tüccarsın,yap ticaretini,kulsun;yap ibadetini,müminsin;göster taatini...bırak devlet halletsin gerisini.Hadi,medresen var,talebe yetiştiriyorsun,neyine gerek devlet işlerine bulaşmak?Hem kendi hayatını,hem sana itimat eden talebelerin geleceğini yakıyorsun! Üstelik,devletin kadılık teklifini reddediyor,reddederken teklif sahibini töhmet altında bırakıyorsun!Ben olsaydım hemen kabul ederdim.Adaleti ete-kemiğe bürüyüp uygulardım.Mazlumlara faydam dokunurdu.Şimdi n'oldu;mahpustasın,kendine de,öğrencilerine de faydan yok üstelik,ümmet içinde fitneye sebep oldun! Ticaretle ilim karıştırılmamalı,karıştırınca sonuç kötü oluyor.Ömrümce,ticaretime ibadetimi karıştırmadım,ilmimi ticaretimle halvet etmedim.Başım esen,ticaretim sağlam. Bugün Ebu Hanife'nin mahpusta dövülerek öldürüldüğünü duydum,üzüldüm.Böyle olmamalıydı.Ebu Hanife,sağken bir set,bir çekince idi yöneticiler için,şimdi koyverirler ipin ucunu."Ne der?" diyecekleri bir İmam yok artık!Allah'tan korkmayan yöneticiler,Allah'ın dediklerini hatırlatan İmam'dan çekinirlerdi.Oysa İmam sadece var olanı hatırlatırdı/hatırlattıklarına bir yaptırım gücü yoktu.Hatırlattığı kişiler ise O'nu öldürmüşler,öyle duydum.Öyle duydum ve sıkıntı çöktü üzerime.Meğer İmam,olması gereken kişiymiş,yokluğunu yakında hissetmeye başlarız.Aklım yavaşca ilimle dinin,dinle ticaretin,devletle dinin benim düşündüğüm kadar ayrı olmadığına meylediyor. Seni arayacağım İmam. &&&&&&&&&&&&&&&&&& "Oğlum,sen nasıl bir adamsın?..Biraz çekidüzen ver kendine?Seninle aynı olanların dairesi,arabası var.Bankada parası var,itibarı var!" Ev,araba,para ve bunların güncel sonucu itibar.İtibar,böyle değerli bir şey.Avrupa'da avro,abd'de dolar,rusya'da ruble,ingiltere'de sterlin,Türkiye'de hepsiyle tanımlanan bir şey itibar.Anne,baba,abi,kardeş farketmiyor;hepsinde bir itibarımız vardır;cebimizle eşdeğer.Evimiz,arabamız olmamışsa ileri yaşlarda itibarımızda onların yokluğu kadar yok/varlığı kadar vardır. Mesela,bu itibar değerlendirmesine kendimi tabi tuttuğumda,ben sınıfta kalıyor/hatta bir sınıf geri gidiyorum. İnancımız-imanımız bu itibar değerlendirmesinde "itibar" görmez.Çevremiz şöyle başlar "Sen müslüman adamsın,akıllı adamsın,nasıl böyle olursun?" Ben,senin müslümanınım mirim çünkü,sen müslümanlığımı taş yapıp başıma vurmak için kullanmak istiyorsun.İmanımda çok umrunda değil,onu da bana fırlatacaksın.Bende/benim olmadığına-en azından senin milyonda birin kadar bile olmadığına inandığın olguları bana vurmak için kendi üslubunca bana yüklüyorsun.Diyelim ki ben müslüman değilim dolayısıyla imanım yok,adam da değilim.Bana ne fırlatacak,neyle başımı-gözümü yaralayacak,sence olmaması gereken onurumla nasıl oynayacaktın? Hayat işte,beklemediğin hatta kaçtığın yerden birilerinin eliyle yakalıyor ve ona hesap sorduruyor.Kimse,bir kuyuda yaşadığını bilmez,bilse bir ip atmaz,atsa tutunduğunda en büyük yanlışını yapmış olursun.İster isteye-bile tutun,ister mecburen bu;bir ipe tutunmak olduğu kadar-o ipi boynuna geçirmektir de.İpi uzatan,istediğinde çeker;hem kuyudan çıkarmak için,hem canını çıkarmak için.Bu onun hakkıdır,ölmek tutunanın.Eğer,kuyunda,her zorlamaya rağmen kalmayı seçersen-rest çekip başkasının ışığına kuyunun karanlığını tercih edersen rahay etmezsin belki ama rahat ölürsün.İpini zaman çeker-zamanın ipine tutunursun. Kırıklıklar toplamıdır ömür,kırmalarımızın ve kırılmalarımızın.Düzgün,dürüst,ihtiyaçsız olmamızdır istenen.Düzgün,dürüst,ihtiyaçsız çevremiz olsun isteriz.Bu,karşılıklı sert bir kırılma-kırma halidir."Günahın yoksa ilk taşı at!" deriz hışımla atar.Biz atamayız;taşı yemiş ve halsiz düşmüşüzdür,kan-revan içindeyizdir.Biz atamayız;o atılan ipin minneti, ipin öteki ucunda bir ağırlık olarak nefesimizi kesmektedir. İtibarsızlık iyidir bu zamanda,kimsenin bunaltıcı ağırlığını duymazsınız.Kimsenin minnetini sırtınızda taşıyıp altında ezilmezsiniz.Kimse,sizin iyiliğinizi sizden fazla düşünerek altınızda-üstünüzde değirmen taşı olmaz. "Geçenlerde" çok dini bütün,ibadetinde,Allah'tan gayrı evinde bile tanıdığı olmayan biri almak istediği bir şey için para yetiştiremeyince "Kredi kullansam mı acaba?" deyince "Buraya kadar dinin bütünlüğü" dedim içimden.Bu tanıdık için benim türüm yeryüzünün lanetlileridir genelde.Her pisliğin,her günahın,her inkarın müsebbibi bizizdir,her ne kadar o ilk gereksiz ihtiyacında faize dalsa da...Zaten biz olmasak var ya...dünya bir başka güzel olacak. Şeydi;ilk taşı günahsız olan atacaktı ve kimse atamamıştı,değil mi?O,İsa (as) zamanındaydı mirim,şimdi zaniler bakirleri taşlıyor,herkes günahsız,zaten taşlarda bağlı. Ebu Hanife doğru yaptı,mahpusta dayakla öldürülmüş olsa bile.Ebu Hanife,olması gerektiği şekilde ilim-din-ticaret birlikteliğini sağlamıştı ömründe.Biz,olmaması gerektiği şekilde ilmi,dini,ticareti,siyaseti paraya/itibara çevirdik.Üstelik bunu becerebildiğimizde/becerebildiğimiz kadarıyla başkalarının üstünde ağırlık olarak kullanmaktanda zevk alıyoruz. Mirim, Günahının olduğunu unutma, Elini kaldırdığında taş kendi başına düşmesin. Gördüm;en basit durumda-en bütün dinlilerimizden kimilerinin beş vakit namaz eşliğinde Allah ve Resulü'ne gözünü kırpmadan savaş açmaya hazır olduğunu gördüm. Böyle işte mirim; İsa öldü,havariler taşlayacak kişi arıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AİDİYETSİZLİK

TOKAT'TA GECE

ALZAYMIR