Nihan-a mektup 01/01/2022

Sevgili,aziz Dost,  01/01/2022
            Üç aylık bir okul;önce tanışıklığı ve akabinde dostluğu ve otuz beş yıla yayılan hasreti...yılları hasretin anlatıldığı mektuplarla ilmek-ilmek örmek...Her mektupta biraz daha canlanan,yenilenen ve yaralanıp kanayan o kısacık zamanın kanaması...Her ne kadar hüzünlü olsa da,bir o kadar da mutluluk kaynağı."Bir Nihan var geçmişimde..."diyorum içime çekildiğimde "olmasaydı acaba neye,kime tutunurdum?"
            Yıllar...geçerken up-uzun,geçtikten sonra kısa ve yoğun yorgunluklar,kırgınlıklar dolu olduğu farkedilen yıllar.Çocukluk masumiyetinin işlendiği zamanların/günahlarla,hatalarla karşılaşınca açık olduğu yıllar.Eş,çocuklar,tanıdıklar,hayatına dokunan ve hayatına dokunduklarınla örülü yıllar.Kimini "Niye tanıdım ki?" sorusunun,kimini "Ne güzel insanmış,ya tanımasaydım?.." sorusunun rengiyle boyadığımız yıllar...Mutlu,mutsuz,nötr evliliklerin biçimlendirdiği,"günahına girilen çocuklar"ın ve günahımız olan çocukların boyadığı yıllar...geçtiler işte Nihan!Karmakarışık bir renk cümbüşü olarak.Bakıldığında,soyut bir resim gibi "anlamsız" yaşanırken alabildiğine çaba sarfedilen,güzel olması için harcanan çabanın-kurulan hayalleri gerçekleştirmeye yetmediği yıllar...
            Geçtiler...Hala içimde karşılığını bulamamış birikintiler olarak.öylece-ara-sıra sıkışıp kalmış hayaller olarak.Bir şiirlerim,bir sen,bir çocuklarımın olduğu sıkışıklıklar seyretmeye doyamadığım,eksik kalanları/gerçekleşmişlikler olarak geçtiğini görüyorum ömrümün."Olsun be canım..." diyorum geçmişimi karşımda seyrettiğimde "bundan daha kötü nice ömürler yaşanıyor.Şükret ki,bak bunu yaşamışım,şu şiiri yazmışım,şurda oturup türkü dinlemiş-çay içmişim.Güftesi-bestesi-yorumu bana ait bir şarkı mırıldanmışım.Çocuklarımla sevişirken-çalıştığımdan çok yorulmuşum.Bu ömre-bu kadar!" diyorum.Bu güzel bir avuntu mu-gerçek mi tam bilmiyorum.
            Nihan,
            Evliliğin üzerinden çeyrek asrın üzerinde bir zaman geçmiş.İki kişi birleşip bir kişi olamadığımızı hep kabul etmişimdir ve bugün dahi aynı kabuldeyim.Evlilik;bir ev olmakla birlikte,matematiğe inat;iki kişinin birleşip bir kişi olması diye inanırım,yani,asla olamadığım-olamadığımız.O,geçtiğini söylediğim yılların,aynı zamanda;bu bir olamayışın acılarıyla da örülü olduğunu biliyorum-gördüm.Tüm insani oluşum-olgular,evliliktede hükmünü icra ediyor;birleşip-arada ki ayrıklar kapatılmayınca-kapatılamayınca,o ayrıklara konuşamamak,kırgınlık,kızgınlık doluyor.Ve,evde-hanede fiili bir soğukluk,bir kontra gidişler hali vuku buluyor.Artık;bir olması gereken iki-keskin hatları olan iki olarak,bir'in ancak sığabileceği hanede kendine yer ediniyor.Orta-büyük mutluluklar bu ikileşmeyi değiştiremezken/küçük çalkalanmalar,kendine koca bir yer açabiliyor.Ayrık büyüyor,umut küçülüyor,yalnızlık artıyor.
            Evlilik üzerine düşüncelerim,düşüncelerimin iyimserlik debisi her gün azalıyor.Gerçi;bundan geri ne değişebilir,nasıl bir olumlu-mutluluğa kapı açılabilecek değişim olabilir ki;hiç!
            Bu satırlar,mutsuz bir evlilikten bir dosta şikayet değildir Azizem,daha çok;kişisellikten öte-toplumsal ve farkında olunmayan ama yaşanıp giden bir hal'in uzunca bir süredir...yüzlerce yıldır yaşanmasıdır.Anne-babamın birlikteliğini irdeliyorum bazan;hep iki olarak kalmışlar ve yaşadılar.Beraber çektiler her derdi,her zorluğa beraber karşı koydular,bir ömrü sürüklediler-bir ömürde sürüklendiler "bir" olamadan.Onun içindir ki;acıları,dertleri,zorlukları hep daha çok,daha ağır,daha derinden yaşadılar.Çektiklerinden sevmeye "vakitleri ve halleri" kalmadı.Sabah namazından sonra başlayıp-akşam ezanıyla kapatıkları bir iş gününü,bir sofrada aynı çorbaya kaşık sallarken bile "bir" olamadılar.Bir ıhlamur kaynatıp,bir çay demleyip,yanyana oturup içmediler."Durup-dururken" sarılamadılar mesela. "bu sabah biraz uzun yatalım!" diyemediler-demediler.Terlerini kokladılar bir ömür;bir kere tenlerini koklayamadılar.Koklasalardı;asgari birbuçuk olurlardı.İyi bilirim ve gördüm ki;anne bir-babam bir kişiydi,hep iki olarak kaldılar.Annemin ölümü bu ikiliği inanılmaz bir şekilde ortaya koydu;babam,annemin mezarına bir kez ve zorlamamızla gitti.Andığını,hasretle yadettiğini görmedim.Eğer,o teni koklamış olsaydı,ölünce ölmezdi annem,babamın burnunda,teninde yaşardı,hatırlardı ve hatırlatırdı.
            Evliliğiminde çok farkı var mıdır bundan?
            Nihancığım,dide'm,
            Sen yaşadın-bitirdin.Belki;unuttuğun-yaşadığın "anıların" bile oldu,belki;hala burnunu sızlatan anıların var.Herhaliyle geçip gitti!Gerçekten "geçip gitti"?Farkında olunulan acılar,sevinçler,mutluluk ve mutsuzluklar geçip gitmez,değil mi?Bir benzerlik görürsün,bir hal'le özdeşleştirirsin,bir yalnızlık dalgası geçer derunundan,bir...ve bir kısmı-bir anı canlanıverir.Yaşanılanın unutulmasını,bilgisayardan bir şeyi silmeye benzetirim;silersin,silinen bir yerlerde hala duruyordur.Onu,iyi bilşimciler-yazılımcılar çıkarıverir.Evliklikte bunun gibi;silemiyorsun,atamıyorsun,görmezden gelemiyorsun.Ancak,bilgisayarı kapatabiliyorsun,sildim sanıyorsun.Yaptığın;sildim sanmak mı?
            İşte ben,senin yaptığını yapamıyorum.Zamanın geçmişliği,çocuklar, " amaan;koy gitsin!" İlk başlarda olduğumu sandığım mutluluğu da beklemiyorum,öyle ki;artık,birbuçuk olmak gibi bir derdim bile yok."Böyle gelmediğini düşünsem de böyle gidecek,zorlamanın alemi yok!"Yaşayıp gidiyoruz,gün nereye savurursa!Bazan "Ne ter-ne ten kokusu!" diyorum "çocuklar kokuyor,yeter!" Yetiyor mu peki?"İşte!"
            Yemeğim yapılıyor,çamaşırım yıkanıyor,akşamları gideceğim "ılık" bir yuvam var!
            Zamanımızı ev'liklik ve evlilik zamanı değilde,"mecburi birliktelikler zamanı" diye anlıyorum artık.Bu kadar kabul edilmiş "O.." nunla geçirilmek zorunluluğunun kabul edildiği ve makbul olduğu zamanlar.İnançların,kabullerin şekillendirirken,özerk olarak varlıklarını korudukları,mutluluğun varmış gibiliğinin kabul edildiği evlilikler zamanı.Aynı çatı altında-ayrı kafaların-ayrı duygularla yüklü kalpler?in,ayrı nefeslerin aynı mekanda buluşamadığı ama,ayrılmayıda göze alamadığı evlilikler zamanı..."Herkes"in kendine saygı beklediği/kendinin kabul edilmesini şart olarak öne çıkardığı,bir olmamak için farklarını büyüttüğü evlilikler zamanı.
            Evliliklerin bu halinin en olmaması gereken muhit,kendini İslam'a nispet eden,Müslümanlığa atfedilen muhittir,yani;benim muhitim.
            Muhterem Dost,
            Her ağzımızı açtığımızda İslam'dan-Müslümanlıktan dem vururuz.Evlilikte bu dem vurulan ağız açmalarımızdandır.Evliliğim üzerine muhasebe yaptığımda...suç unsurlarının yarısını üzerimde görüyorum.Peygamberin (sav) eşi  Aişe'ye bir seslenişi vardır,der ki "Sen konuş ya Aişe,biraz rahatlayayım." Hz.Aişe'nin Peygamber'e (sav) olan muhabbeti;kıskançlıkla süslenmiş debisi yüksek bir sevgidir.Bir olmayan tek yönleri sanki sadece Resullük'tür.Hz. Ali ile hz.Fatıma'nın muhabbeti ise bir aşk destanıdır adeta.Bu yüce insanların eşleriyle muhabbetlerinin dayanağı kalbi oluşları,belki;beklentilerinin bugünkü gibi olmamasıdır.Rahat bir hayat,donanımı eksiksiz mekanlar,mükellef sofralar,eşyasal varlığın bolluğu değil;yokluğun ve darlığın paylaşılması,şikayetten çok şükrün canlılığıdır.Günümüz evliliklerinde/evsizliklerinde beklentilerin çokluğu,duygusal varlığın dışardan etkilenmeye olabildiğince açık olması kesin etkili."Bizim cenah"taki inanç "dayanaklı???"  bağlılıklar,aileler ve aile mensupları arasında ki ayrıkları dolduran,ayrığı hergün biraz daha dışa doğru zorlayan en büyük etkenlerden.Erkek bir oluşumla ilintiliyse eşini,kadın ilintiliyse o da eşini aynı yere-aynı şekle-aynı ritüellere "zorluyor." Duygusal,tensel birlikteliğin zayıf olduğu-olmadığı mekan,artık üçüncü ve daha ayrımcı bir etkenin etkisinde oluyor.Her "birey" başka bir oluşumun o evde/evlilikte ki uzantısı oluyor.Aynı olunduğunda zombileşme,ayrı olduğundankavga artık bu "yuva" sakini oluveriyor.Erkek,cenahının toplantı/sohbet ve toplamalarının müdavimi/milisi,kadın cenahının sohbet halkasının bir zinciri,kermeslerine ürün yetiştiricisi ve her ikisi de;taraftarı oldukları grubun birer döğüşcüsü oluveriyor.Eğer,birisi "tarafsız"sa yani;herkesin ve her doğrudan yanaysa...bu daha huzur bozucu oluyor.Çünkü,eş'ten yana ve o'na karşı değilsindir.Çok bilmiş bir münafıksındır.
            Bu-yukarda anlattıklarım bizim cenahta genelde yaşanır/bizde de yoğun olarak.Birlikte oturup " iki lafın belini kıramayız." çünkü;kıracak birbirimiz varızdır.Refikamın,saatlerce tesbihatı benim dünyamda bir inanç ritüeline karşılık gelmiyor.Tüm zevklerinin bir cemaatin/tarikatin biçimlendirmesine göre olması bir dini vecibe değil/bir dar kalıba girme.Benim ikincilliğim kırıcı ve itici.Benim,eşimin taklit ettiklerine sıcak bakmamam,hem esastan-hem usulden yanlışlarını söylemem,eşimin dünyasında zayıf olan yerimi daraltıyor ve varlığımı dışa itiyor.Ve bu sorun "bizim ailemizde" çok belirleyici.On yıllardır bende/ailemde,yüzlerce yıldır tarafımızda böyle bu.Görmüşsündür;15 Temmuz'u takip eden süreçte "ablalar-abiler" yapılanmasını.Aynısı, tüm cemaat-grup ve tarkatler için/aynısıyla hatta,fazlasıyla geçerlidir.
            Aziz Dost-Hele ki Olan,
            Çoktandır mektupların birininde bu açılmayı düşünüyordum/nasip bu mektubaymış.Sıkıcı oldu mu bilmiyorum fakat,ben,kendimle konuşmuş rahatlığına kavuştum adeta.Hani,pimi çekildikten sonra patlamak için beş saniyesi olan bomba olur ya filmlerde...öyleydim.Farzet ki;bir izbede patladım ve sen o patlamanın sesini duydun.Düşünüyorumda;kapısını çaldığımda "buyur gel!" deseydi refikim/refikam,O'nunla halleşebilseydim,şiir yazdığımda kalbinde bir çırpnıtı oluşsaydı_oturup bir türkü dinleseydik,uzattığımda elimi ısıtsaydı,çay içmenin muhabbete yol açtığını,muhabbetin gül kokusuyla demlendiğini...bilseydi/belki,bilseydik,hayal bu ya!..
            Ah Azizem,
            Hele ki varsın!Hele ki beni anladığını biliyorum.Seni,ben bilmesem ve anlamasam/sana yazamazdım.Beni bilmesen ve beni anlamasan,yıllar sonra ses vermezdin herhalde?Biz,devasa büyüklükteki bir ağacın,en uzak taraflardaki dallarıyız.Hüzünden gövdesi olan bir ağacın o hüznü uçlara taşıyan dallar.
            Uzun oldu.Uzunca yazarsın değil mi?
            Dostuna lutfeyle;bir seher yeli
            Ilık-ılık essin gönül yurdunda.
            O yel alıp dertlerimi gitmeli,
            Bırakmalı bir esenlik arkada.
           

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AİDİYETSİZLİK

TOKAT'TA GECE

ALZAYMIR