Nihan'a Mektuplar-9. 17/10/2019
Nihan'a mektuplar-9. 18/10/2021
Dün anılarımda-bugün satırlarımdaki,Fırat,
Her aynaya baktığımda;hep kısa kesimli-bildiğin okuldaki şekli- hafif kıvırcık ve simsiyah saçlarımda yıldızların arttığını,kapkara gece halindeki saçlarımın gittikce gümüşi bir geceye döndüğünü görüyorum.Gözlerimde;biraz yorgunluk,biraz hüzün ve derin bir tebessüm...değişmeksizin duruyor.Alnımda,yeni yeni çizgiler,dudak yanlarımda hafif kıvrımlar oluşmaya başladı.Ellerimin üzerindeki cilt yapısı azıcık sarkıyor gibi.İhtiyarlıyor muyum sence?Elli ikinci yaş için fazla mıdır bu yapısal değişim?Yoksa,hayat ve örtüsü cildim normal sürecini mi yaşıyor.
Elli iki yıl,iki evlat/bir damat,bir gelin ve iki torun,hep Tokat.Her yıl artan miktarda Yeşıl Irmak kenarı,maaile piknikler,bir ve iki yaşındaki torunlarla iç'e gelen yenilenme.Biraz Alevileşen gelin ve damat/biraz Sünnileşen biz-ben.
"Geçende" yıllar-yıllar sonra Kemkez gölüne gittik,ailece.Eylül'ün 11'iydi.Hatırladın mı;ortaokuldayken-okul olarak gitmiştik.Kuzey'nde ki tepelere çıkınca Niksar'ın görüldüğü,Güneyinde ki çam ormanının içinde yüksekliği bir metreyi geçkin karınca yuvaları olan...Doğu ve batısı rengarenk çiçeklerle kaplı göl.Kuzeyinde ki tepeler ağaçlandırılmış ve etrafında ki çiçeklerin oluşturduğu renk çokluğu o ağaçlara da sıçramış;sadece Güney tarafı yeşil kalmış,üç tarafı her rengin işgali altına girmiş.Meşe ağaçlarının turuncu-kahve rengi karışımıyla-Sığlaların kırmızı,çeşitli ağaç ve çalıların sarı,mor ve sonsuza meyyal renkleri bir arada burayı bir "cennete döndermiş." Bu rengarenkliliğin en farkedilir hali;mevsimin Hazan olması.Renklerin çokluğu ve canlılığı miktarınca duyuruyor Hazan kendini.Ve,her bakış,her renk hüzünden bir damla akıtıyor gönüle.
Hazan'ı/Güz'ü içimde oluşan kırıklığa,bedenime çöken yorgunluğa,dilime düşen "acılı türküler"e rağmen severim-seviyorum.Hele bu mevsimde "akşama doğru"-ikindiyi geçkin vakitler,nasıl bir dalgalanma yaratır derunumda..." Sen anla işte!"Öğleden biraz önce yaygılarımızı yaydık,bağlamalarımızı çıkardık,sesimizi-soluğumuzu ayarladık ve torunları "saldık çayıra!" Ben,Murteza çaldık,Yağmur söyledi.Neslihan,tüm meydanı doldurdu-dinleyici olarak,alkışıyla ödüllendirdi bizi.Harika bir gün kattık hayatımıza-bir gün artırdık ömrümüzden adeta.Akşam eve dönetken torunlar "pestili çıkmış" bir halde uyuyakaldılar.Uyuduklarında daha bir güzelleşiyorlar,sevimlilik halleri daha bir artıyor.
01/11/2021,
Fırat"cığım"
Kahvaltıdan sonra Neslihan dışındakiler gittiler.Ben,Neslihan ve Fatıma kaldık.10'u geçerek bir çay yaptık ve sessizce içtik-iki saat.Neslihan,arada bir yoklama çekip-konuşmaya zorladıysa da,içimde ki fırtınadan bir katre çıkmadı dışarıya.Oysa;içimde hakikaten bir fırtına esmekteydi ve konuşmaya başlarsam dışımda bu fırtınayla savrulup giderdi."-Kızım,biraz odama geçeceğim." dedim."-Elbette anne,yapabileceğim birşey varsa,lütfen!.." "-Yok güzelim,biraz uzanacağım." Bir ceset halinde attım vücudumu,bir ceset gibi hissiz-hareketsiz olmak isteğiyle dolu-dolu.
Önümde koca bir boşluk ve uzaklarda flu dağlar,boşluktan yükselen uğultumsu sesler;karışık ve teskin edici.Müzikal bir uğultu.Dallarda gezinen rüzgarın,aşağıdan/boşluktan yükselen suyun ve otlayan hayvanların,çoban köpeklerinin,gökyüzünde dönüp duran kartalların,yanıbaşımda ki çalılarda oynaşan kuşların sesleri birleşip orkestral bir uğultu halinde saçılıyor etrafa.Ve kulaklarımdan ruhuma akıyor sakinleştirici olarak.Kalbimden tüm vücuduma bir dinginlik yayılıyor,saç diplerimde tatlı bir kaşıntı,tenimde sıcaklık,burnumda sızlama,gözlerimde yangı eşliğinde sulanma hissediyorum.Karşı dağlar-hafif sisli halleriyle bir şeyleri gizliyorlar ve ben o gizledikleri şeyin onlarda olduğunu biliyorum.Ne olduğunu bilmiyorum,gizlediklerini biliyorum-bu bilgi merakımı tahrik ediyor;ne saklıyorlar?Güneş yükseldikce dağların rengi,derininde karanlık görünen-açık mavi bir hale dönüşüyor."-Saklımız-gizlimiz yok!" diyorlar sanki,çünkü,daha açık görünüyor dağlar artık.Ben,hala bir giz sakladıklarını biliyorum.Meşe ağacına yaslanıp, yavaşca başımı döndürerek ve her kareyi içime çekerek seyrediyorum buz mavisi kaplı dağları.Sesler hep aynı tonda,orkestra bitişi olmayan bir parça çalıyor sanki.
Bir "çıt!" sesi,dikkatimi dağıtıyor,korkuyla karışık merak duygusu şiddetle yokluyor beni;arkama dönüyorum,gözlerinde ki arayan bakış dışında Orhan.Bu bakışlar Orhan'ın gözlerinde hiç olmadı;"-Seni seviyorum!" diyen "ben geldim sevdiceğim!" diyen.Ve, merak dolu "-Bu uçurum başın ne arıyorsun?" diyen."-Merhaba Nihan hanım," "-Tanıyamadım,kimden bahsediyorsunuz" "-Size merhaba dedim.Yorgunum ve oturacağım,yan tarafınıza,hem biraz dinlenirim-hem biraz dinlerim..." "-Ne biliyorsunuz konuşacağımı?" "-Buraya hep konuşmak isteyipte konuşamayanlar gelir.Ve,her gelenin yanına, son aradığının kimliğiyle gelirim."İçimi yiyen bir konuşma isteği,dudaklarımdan düştü-düşecek kelimeler.Nefes almaya korkuyorum-nefesi verirken sese dönüşürler diye.Uzaklara-dağlara bakıyorum,orkestra yavaşlıyor iyice,bir arka fon oluyor uğultular;içimdeki birikintiye."-Dinliyorum,konuşmasanız bile/duyuyorum-sessizliğe dönüşmüş çığlığınızı/görüyorum;kalbinizdeki acıyı,aklınızda dolaşanları." "-Kimsiniz?" "-Dününüz,bugününüz ve yaşadığınız hergün" "- Anlamadım!?" "-Yalnızsınız değil mi?Konuşamıyorsunuz kimseyle.Oysa,ne çok dolusunuz!Etrafınızda bir cennet var;huzur dolu bir aile,gelin,torunlar,oğul.Kızınız ve damadınız.Hepside mutlular,sizde mutlusunuz.Mutluluğunuzun,etrafınızla ilgili kısmı güzel-eksiksiz.Mesela o kısımda gayet mutlusunuz.Mutsuzluğunuzuda o kısım açık ediyor zaten.Hiç sevmediğiniz bir kelime o mutluluk anlarında aklınıza çörekleniyor;keşke!" Keşke,Orhan'la biraz mutlu olsaydık!Bu anlarda o da olsaydı!Sabahları kahvaltı masasına karşılıklı otursaydık,yeni sevgililer gibi göz altından bakışsaydık arada bir.Çocuklar farkeder diye çekinseydik,farkettiklerinde tebessüm etseydik.Odamıza çekildiğimizde,başımı yaslasaydım göğsüne-başını başıma yaslasaydı,saçlarımı koklayıp "seni seviyorum!" deseydi.Geçenlerde Neslihan'la Murteza'nın kapı aralığından şahit olduğun hallerince ve "Ben de..." diyebilseydin."Keşke!" şöyle-beraberce bir uzaklara doğru gitseydiniz.Torunları,çocukları deli gibi özlediğiniz halde çabucak dönmeyip...uzun uzun başbaşa kalabilseydiniz.Yeşilırmak kenarında, yaz gecelerinde beraberce çekirdek çıtlasaydınız.Bağlamanın sohbetinde demlenseydiniz..." "-Kader!.." "-Elbette!Ama bu sizin istediğiniz kaderdi,sizin zorlandığınız değil.Nihaaan!"
Ellerimi etrafa uzattım,yokladım,yataktayım.Derin bir nefes aldım,bağırdığım adım kulaklarımda çınlıyor,kalktım.Üç saat geçmiş.Neslihan girdi odaya, çekinerek,kapıyı vurmadan."-Anne,n'oldu?" "-Hayırdır kızım!" "-Bağırdığını duydum." "-Rüya gördüm galiba!" "-Bir kahve yapayım mı anne?Hem rüyanı anlatırsın." "-Kahve iyi olur,rüyayı toprlayabileceğimi sanmıyorum.Kesik-kesik,birbiriyle ilintisiz bir rüyaydı galiba!"
FIRAT,
Kahvemizi içerken kısacık amma tastamam anlattım!Neslihan üzüldü sanki."-Hayırdır kızım,rüyayı ben gördüm,sen etkilendin? "-Anne," bilirsin" bilgisayarlarda harddiskler vardır/anakartlar.Orda ki bilgiler,veriler silinir yada biz öyle sanarız.Oysa,işin ustaları "silindi" denilen o bilgileri yeniden döndürürler/getirirler.Silineni,unutulanı,gideni...geri getiren hep bir etken,ustası vardır.Sende nedir o etken-usta bilemiyorum ama;bu basit bir rüya değil anne!Belki hatta,belli ki,içten içe bir geçmiş yaşantın var.Anlık olabilir yada aralıksız ama bazan daha kendini hissettiren içten içe bir yaşantı.Gördüğümüze paralel giden bir hayat.Bu paralellik yakınlaştıkca canlılık kazanan,uzaklaştıkca sankin yok'laşan bir yaşantı.Hiç güzel günlerinizi anlatamadığın Orhan beyi aratacak birşeyler yaşamana sebep olmuyoruz değil mi anne?Bu paralel yaşantında biz doğrudan etkenler değiliz-değil mi anne?Tadılması gereken mutluluğun eksik tadılması mıdır sebep?" "-Neslihan,kızım;kötü bir evlilik yaşadım ve iyi evlatlarla,iyi olan sizlerle iyi-çok iyi bir aile hayatım var.İlk defa bu gün böyle bir rüya görüyorum.İlk defa rüyamda Orhan geçiyor.Mutluluğun eksikliğini sizlerle hissetmedim,hiç.Sanırım,eksikliğini değil ama bundan daha fazlasını arayacağım artık.Elli iki yaşındayım ve her yaşın kendine ait bir ağırlığı-hissedişi var.Artık,daha benim olanları arayacağım gibi.Mutluluğun,oğlun,kızın,torunun...Artık,güz'e başlıyorum galiba.Dökülürken/daldan koparken daha tekilleşeceğim sanırım.Bu rüya,şu an-konuşurken bile etkisini artırıyor derunumda.Evet,konuşmak ihtiyacım var,kabul!Kimle,ne konuşacağım?Evet,susmam lazım;konuşma ihtiyacım gibi,susmam da en az iki kişilik olmalı artık,sanırım.Biz,Orhan'la,ne konuşabildik-ne susabildik!Ben,Yağmur ve Murteza ile hayatla konuştum,sese kavuştum ama,konuşmak için müdahele edecek bir tarafa ihtiyaç var-mış,bunu şimdi-her saniye yeniden-artarak duyuyorum.Yaslanacak bir göğüs,göğsüne yaslanmış bir baş/parmaklarının arasından kayan saçlar/saçlarının dolaştığı parmaklar,rengince;mavi denizin,yeşil sonsuzlukların,beyaz bulutların,kahverengi güzlerin olacak gözlerde konuşmaya dahilmiş meğer,şimdi daha farkına varıyorum." "-Orhan beyle görüşmüyorsun uzunca bir zamandır.Hayırdır anne?Etkisi olabilir mi?" "-Görüşmüyorduk zaten Neslihan.Biliyorsun;geliyor,torunlarını seviyor,onları çıkarıp gezdiriyor,son olarak çayımızı içiyoruz ve gidiyor." "-Bir ay'ı geçti-gelmiyor,aramıyor da,biz de aramadık!"
Uzunca konuştuk "iki kişilik!" Bu konuşma beni rahatlattı-adeta ruhuma masaj yaptı.O gün-bu konuşmadan sonra öyle hafifledim ki;iki yanımda iki kanat oluştu ve ben uçtum."Bu kızı" çok seviyorum FIRAT!Akşama kadar bir pisikolog gibi açtı dünyamı,pisikiyatr gibi ilaca yönlendirdi.Önce,seninle yazışmayı sıklaştırmamı tavsiye ettii."-Ya bıktırırsam?!." "-Bıkmaz!Bıkarsa daha sıklaştır-Fırat'ta paylaşsın/hakkına düşeni alsın sıkıntılarından.Hem anneciğim;sevgide bıkkınlık olmaz,bıkkınlık, günümüz aşklarındadır." "-Ne sevgisi kızım?" "-Anneciğim,Fırat'la aranızdaki olan tam olarak sevgidir.Erkek çocuğunun annesine/kızın babasına olan sevgisinden bir sevgi.Dostun dosta duyduğu sevgi.Kadının erkeğe/erkeğin kadına duyduğu değil." Bilgece ve sevgiyi çözmüş bir tanım."-Sonra,Orhan beyi ara anne,davet et,hepimiz toplanalım bir kez.Belki değişen-dönüşen birşeyler vardır belki.Kaldı ki;Orhan bey bu kadar ara vermezdi,torunlarını özlememiş olamaz.Hasta olmasın sakın!""-Yarın ararım,olmadı gider-bakarız,olur mu?" "-Elbette anne."
Sen ne yapıyorsun FIRAT?
Geçenden ne haber?Yaşanan nasıl?Yaşanacağa hazır mısın?
Şimdi,Salacak'ta oturduk,çayımızı içtik,uzunca bir vakit geçirdik ve vakit "bu kadar!" diyor.Kalkıyorum masadan,kalkmaya hiç niyetin yok!İstemeyerek "davranıyorsun!" beraberce çıkıyoruz caddeye "-Hoşcakal FIRAT!" "-Güle güle!"
Hoşca bak zatına değmiyor kedere cihan,
Kimine cevreder-kimine cennettir bu dehr.
Kalmıyor gözlerde olan içlerde nihan,
Kimine ab-ı hayattır hayat,kimine zehr.
DOSTUM diyebiliyorsan hala aşk bu, inan!
Yorumlar
Yorum Gönder