NİHAN'A MEKTUPLAR-6. 01/04/2019

Nihan'a mektuplar-6
Birinin DOSTU OLMAK İSTERDİM;sevincinde içine sığmayan içi,hüznünde yanında hissettiği,"yalnızlığında" sığınağı...Benden çok O'nda olmak,O olmak sevgili Nihan.Tersine;sevincimde,hüznümde,yalnızlığımda hep bir hayal yanıbaşımda belirir, "Bu halden de geçeriz,ne çok yol yürüdük senle;bak,ayaklarımızdaki kuruyan kanlar bile döküldü,kalbimizde ki kırıklıklara da alıştık.Hadi,bir çay yap,küçük kızını sev,O,benim sardığım yaraların için iyi bir merhem!" der."Bir hayalle bir bebekten daha iyi DOST yoktur;onları bırakma!"
          SEVGİLİ NİHAN,
          '87'den sonra ilk haberleşmemiz Temmuz '2016-29 yıllık bir ara.Benim arayış ve bulamayışıma senin kendini bulduruş ile son vermen/benim sevincimin,burun sızlamalarımın,dalıp gitmelerimin  bağından kurtulmuş yabani bir at gibi sonsuzluk diyarlarında delice koşmaya başlaması...29 yıllık yokluğun varlığa dönüşüp hava gibi kuşatması varlığımı...
          NİHAN,
          1987'nin Ağustos'una kadar ki hayatımın sana nihan olan yanı yok/kalmadı.Dostun bilmesi gereken kısmını biliyorsun,bilmediğin kısımlar bu hayatın atık/çöp kısmıdır.Eh,'16-'19 arasında kısmen agahsın.Şimdi Dostum,sana,gecenin 02.00'sinden itibaten bilmediğin kısımları hikaye edeyim "Tam senin yaşayabileceğin hayatmış!"  diyeceğin kısımlar.
          "Sevdiğim"le evlilik olmadığını biliyorsun,hani "Ben olsam başka türlü düşünürdüm." dediğin olmama hali-olmaması doğal olan.'87-8/her iki yılım çok-çoook yoğun geçti, öyle ki;sonraki tüm zamanlarımın üzerini ışık gibi,gece gibi,hava gibi kaplayan bir yoğunluk.Günümüzle bir benzetme yapayım;bir terabaytlık bir harddiske yüklenmiş ömür gibi;onlarca yıl  bir diskte;yaşarken uzun,kaydı uzun,yazsan koca bir kitaplık fakat bir küçücük harddiske sığdırılıyor.Acılar,aah'lar, karın acıtan gülüşler,hızlıca atan kalpler...tırnak kadar bir yere yüklenebiliniyor...Ve seyrettikce-sıkıştırma seyreldikce yılların nasılda hatta yaşanan hayatın tümünün nasıl izafi/görece bir kabulleniş olduğu görülebiliniyor.1987'de okulların tatile girmesiyle1988 sonlarına değin sürecek bir sıkıştırılmış yaşam süreci başladı.Bu,bilinçli bir başlatım değildi haliyle.Doğaçlama başlayan,sıkıştırılmışlığı-yoğunluğu bugün baktığım yerden gördüğüm bir haldi.
          Hani,edebiyat hocamız Lale Çatak ve eşi Orhan Çatak, okul müdürünün odasında beni okula dönmeye ikna etmişlerdi,birde;bundan sonraki öğretim hayatım boyunca masraflarımı karşılayacaklarını taahhüt etmişlerdi ya...Onlara "Tamam!" derken içimden bir önceki yıldan sorumlu geçmişliğimi-bu yıl da (lise-1)kalmam durumunda sınıfta kalacağımı,bunun hesabını aileme veremeyeceğimi,bu okula dönüşün yaz tatilinden ötesinin olamayacağının kararını vermiştim bile.Bu kararda beni üzen tek "yan" vardı;sana da söz vermiş olmamdı.Ne olursa olsun;kalsam da-geçsem de okul hayatım müdürün odasında söz verirken bitmişti.Normal olarak sınıfta kalmam şarttı,bu şartı zail eden bir durum vardı,Lale ve Orhan Çıtak hocaların "Okula devam et!Matematiği düşünme,onu biz halledeceğiz.Bizim çocuğumuz yok-seni çocuğumuz gibi okuturuz,okuman lazım;edebiyatın iyi-iyi bir edebiyatcı olabilirsin." Benimse o odadaki geçen zaman boyunca iki kişiliğimlede  oradaydım;denilenlere "Tamam..." diyen bir dış kişilik ve "Sınıfta kalmanın hesabını veremem,kaçarım köyden!.." kararını vermiş iç kişilik.Okul yaz tatiline girdiğinde -okulla ilişiğim bitmiş oldu,bu bitişi okulun kapısından çıkarken Nurhan Çelik hocanın yüzüne sigara dumanı üfleyerek mühürledim.Nihan,bu hareket yaptığım en hakedilmiş hareketti ve en aşağılık hareket.Bugün, o hareketi yaptığım anı  düşündüğümde Nurhan Çelik hocanın nasılda sabırlı,ne kadar "büyük(?)" bir insan olduğunu "görüyorum." beni bir güzel dövebilirdi,yerin dibine sokabilirdi.Hiç ilgilenmedi bile adeta yok saydı,beni ve alçalışımı o gün yaşadığımı sonraları anladım.
          Azizem,
          Nurhan Çelik hocayla bu şekilde ilişkinin sebebi kendisiydi;"o sıralar Tokat'ta sıkca elektrik kesintileri oluyordu ve biz yatılı pansiyonda kibrit ve mum bulunduruyorduk.Belletmen öğretmenler bu durumdan haberdardı.Hakkımda (haklı olarak) sigara içtiğim şeklinde şikayet olmuş.Haklı bir şikayetti;içiyordum.Hatta,etüdlerde en arkaya oturup teybe kaset koyuyor,alçak sesle dinliyor,bazan sigara yaktığımda oluyordu;delice mi,salakca mı hâlâ çözemedim.
          Bir gün, Taşhan'ın giriş solda ufak bir çay ocağı vardı,küçük bir yer.10 kişiden fazlayız çayları yudumlarken sigaraları tüttürüyoruz-"resmen" ininden tilki çıkarıyoruz "o kadar yani." Bir ses geldi;" Çık çık çıık!"Çıkıyoruz-çıkanın ismini yazıyor lise müdür yardımcısı Nurhan Çelik.O gece yatakhanede sigara yoklaması yapıldı.Yastığın bir tarafında sigara,diğer tarafında kibrit,kibriti buldu Nurhan hoca,diğer tarafı bakmadı;suç unsurunu bulmuştu nasılsa. İki gün sonra dersten çağrıldım "Müdür beyin odasına git!" Gittim,müdür ve yardımcısı Nurhan hoca.Orta öğretim kurumları arasında yapılan bir yarışmada ki üç ödülden dolayı tanıyor müdür bey.Baktı,baktı ve "Sen sigarada mı içiyorsun?Hem tarkatlere gidiyor,namaz kılıyorsun,hem sigara..." İkircikli bir bakışı vardı sanki "Atsam mı,ne yapsam bunu?.." bakışı."Seni disipline göndereceğim,bir hafta uzaklaştırılırsın."Okuldan kaçıp-okula döneli on gün kadar olmuş.Vukuat üstüne vukuat. "Hocam,disipline gşder ve uzaklaştırılırsam gelmem bir daha.Zaten okuyamıyorum." O sırada yaşlı bir kişi geldi,dışardan bitirmiş liseyi,diploma alacakmış "Bak,elli üç yaşında amca,liseyi bitirdi-dışardan.Siz,devletin imkânlarıyla okumuyorsunuz,eşek bile sizden onurludur." Başka bir şey demedi,kapıyı gösterdi.Çıktım ve bir yaptırım uygulamadı."Ondan sonra" Nurhan hocanın gözleri üzerimde oldu.Çıkarken duman üfleyerek yüzüne intikamımı almış oldum.
          Yaz tatili bittiğinde-okul açıldığında ne olduğunu bilirsin.Lale hoca matematiği "halletmiş." ve ben lise-2'de devamsızlıktan kalmış oldum.O yaz,köyde kaldım.Hatta,köyden geçmiş ve geçerken beni sormuşsunuz.'87 yazının en güzel yanı seninle mektuplaşmamızdı.Giden "sevgili"-gelen melankolinin çaresi mektuplar.Yakıcı güneşin altında gölge,oruçlu geçen uzun yaz günlerinin iftarında su,sıkıştığın dünyandan sonsuzluğa açılan kapı olan mektuplar-mektupların.Aç bebeğin sarıldığı anne memesi,acıyı dindiren narkoz,müridi rahatlatan mürşidin sözleri satırların...Gök derinliğinde kâğıda fırça darbeleri harflerin...O yaz, kaderimde ki en güzel yazı'ydı.
          Okullar açılmadan köyden kaçtım-kaçılacak tek yere;İstanbul'a.İnşaatlarda çalıştım.Patronum,Bakırköy bel.başkanının kardeşi (Ercan Ekşi)ydi.İnşaatlardan sorumlu bir mühendis vardı,Otadoğu Teknik mezunu Gürsel Beyazova,solcuydu ve çok nazik,çok zarif bir İNSANDI." Tabiri caizse" " birinin telini incitirim,...."diye "ödü kopar"dı.Gürsel Beyazova,iyi insana harika bir misaldi." Başımız" değil,sbimiz-kardeşimizdi.
          Yaz ve sonbahar geçti.Gündüzleri fiili çalışarak,geceleri bir nevi inşaat bekciliğiyle.Ailem bayağı aramış,bulamadılar-bulunmak istemedim.Kışın ortasında "bulundum." Ve,bahçe işine başladım.En istikrarlı davranışım;o gün bugündür bahçevanım.Asketliğimi bile bahçevan olarak yaptım,hem de Bodrum'da.'90'ın Şubat'ında adkere gittim,91'in Ağustos'nda terhis oldum.
          Bu geçen sürenin kendinden önceki zamanlarla değişmeyen  tarafı okuma hevesimde ki devamlılık oldu.Üzerinde yazı olan her kağıdı gözden geçirdim.Şöyle dersem abartı olmaz sanki;çalıştım,kitap- dergi alıp okudum."Adam gibi!" yeyip-içmedim ama allame gibi okudum.Din,tarih,siyaset ve bunların roman-inceleme/araştırma denemelerini,bilim,gerilim türü.Okuma,bir gereksinim-ihtiyaç,hava,su gibi bir olmazsa-olmazdı.O yıllar "aynı zamanda" Türkiye'de İslami kesimin/tarafımın rejim tarafından açık bir zulme tabi tutulduğu zamanlardı ve İstanbul bir zulüm laboratuvarı gibiydi.Hergün eylemler vardı,protestolar,kınamalar,bildiriler,telinler."Elimden geldikce" katılıyor/katılmaya çalışıyordum."Düşünsene"akşama kadar çalışıyorum,akşam eylemlere gidiyorum,aralarda okuyorum,gece bekcilik yapıyor ve okuyorum.
          Hayata hayatı sıkıştırıyorım.Bir güne iki günü,bir kişiye iki kişiyi.Çok çalışmaya tek yorgunluğu.
          NİHAN,
          "Adam gibi" yemedim-içmedim-giymedim.Bu konularda seçiciliğimde yok zaten.Sırtım örtülü,karnım tok olduğu sürece (hâlâ öyleyim) "sorun yok!"Benim sorunum;başkalarının açlığı-açıklığı oldu genelde.Ağlayanlardan,açlardan,açıklardan,yapılan zulümlerden kendimi sorumlu gibi hissettim hep.
          Yıllar geçti yada yıllardan geçtim//yılların en yoğun kısımlarından.Eskiyerek,eksilerek ve ötekileşerek.
          Evlilikten kaçtım Nihan.Yok," sevdiğimle" olmadığı için değil,evliliğin "bana göre" olmadığını düşündüğüm için.Ben,okumak ve çalışmaktan başka becerisi olmayan,biriktiremeyen biri olarak evliliği yürütecek yeterliliği olmayan birisiyim/evlilik, bir çok yeterlilik ve yetkinlik gerektiren bir "kurum." Ailemin ilk evlilik teklifini ret ettim,ikincisinde "tongaya düştüm." 1993' te ağabeyim/yanında çalışırken,Aralık ayının ortasında-eve-ocsğa bakmamı söyleyip yengemle köye gittiler.Bir hafta sonra geldi ve "Git,emminin elini öp,seni nişanladım." diye beni gönderdi köye.Bu,o günden-bugüne değin süren bir düşüşün başlangıcıydı.Kendini ""götürmek" ten aciz birine yük vurmaktı bu ve yük'e de yazık olacaktı.Tanıdığım ben,aile sorumluluğu ve ağırlığını taşıyacak bir yetkinliğe sahip değildim.Kendimi,ait olduğum inanç-fikir dünyasının yüküne aday ama aile'nin sorumluluğuna yetersiz biliyordum.
          '96'da ilk çocuğumuz oldu,Recep Tayyip.Aile sorumluluğu zordu ama çocuk başkaydı Nihan,bilirsin."Biliyor musun?" çocuğumu hep ayaklarımda sallayarak uyuttum bu,tarif edemeyeceğim bir haz veriyordu bana.Sonraki ikisini de aynı uyuttum.Dördüncüsünü uyutturmuyor hatun,anlamıyorum!2002'de kızım,2011'de ikinci oğlum ve 2018'de ikinci kızım oldu.O korktuğum evlilik altı kişi olarak devam ediyor.Son beşik,kazan dibi;ilk üçünün tadı,sevgisi bunda derc olmuş.Ha,benim ileri derecede eskimişliğim ve bu durumda yepyeni bir hayatı kucağına almak...En güzeli de;o yeni hayatın eskiyen-tğkenen hayatının bir ürünü-ardılı olması,masumiyeti,ismet hali.
          Okumalarım,yalnızlık duygularım,melankoliye yatkın ruh halim,intihar yüklü yaşamım...
          Sevgili NİHAN,
          Zaman geçiyor,biz geçiyoruz ve her geçiş başka-yeni gelişler getiriyor.Benim zamandan-zamanın benden geçişi kaçtığım bir evlilik-çocuklar getirdi.Memnun muyum hayatımdan?Gücümün yetmediği hiç bir şeyden memnun olmam.Gücüm yetmediğini anladığımda değiştirmek için uğraşmam.Değiştirebileceğim olgulara yönelirim yada nötr kalırım.
          Mesela evde...eğer yaptıramayacağımı hissettiğim bir şey varsa kalkar kendim hallederim.Genelde de hep yaptıramayacağımı hissederim,hep mutlu oluruz(!)Aile,bir küçük dünya-dünyayı iyi yada kötü yapan.Bu konuda çok konuşulabilir.Biz, bu mektupta çok konuşmayalım Azizem,hadi bir çay yapalım,içelim ve ben sonraki mektupta devam edeyim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AİDİYETSİZLİK

TOKAT'TA GECE

ALZAYMIR