Nihan'a mektuplar
Sevgili Fırat,
Uzunca bir zamandır yazmadın ve ben bekledim.Uzayan bir kışın bitmesini-ilkbaharın kokmasını beklercesine.Yağmur "-Anne,Fırat kurudu mu acaba?" diye soruyor,dalga geçiyor.Murteza,üzüldüğümü hissediyor,kızıyor sana.Ben kızamıyorum,hep bekliyorum.Eğer ölmemişsen (ki ölmedin;eskisince olmasa da sosyal medyada yazıyorsun) yazacaksın,hissediyorum.Biliyorum ki;bir taraftan biriktirirken,bir taraftan içinde bir tasniftesin.Senin gibi insanların devamlı ölenleri,öldürenleri olur;bazan içinde gömersin,bazan içine gömülürsün.Bir mezarlığı içinde taşımakta,bir mezarlığın içinde yaşamakta zordur,bilirim.İçinde mezarlıkla yaşayan insanların konuşması aralıklı-susması yoğundur.Gömdüklerinin sesini dinlemekten,kendisini gömenlerle konuşmaya vakit bulamaz.Kimisiyle uzun susuşları,kimisiyle bitmeyen konuşmaları,kimisiyle kavgası,kimisiyle sevdası kalır dipdiri.Ve, kalanlar gidenleri yaşadıkca yaşarlar.Gidenler,bıraktıklarıyla kalanı kısıtlarlar.Bazan elini-kolunu,bazan dilini bağlarlar.Neşesinin üzerinde hüzün gölgesi,bakışında hasret yada nefret perdesi olurlar.
İçinde tasniftesin;"şu hasreti en öne,şu kızgınlığı en sona,şu bakışı ortalarda bir yere,şu bırakışı bir daha görülmeyecekler kısmına...ha,şu iç yangısını yine yanıbaşıma,şu sızıya başımı koyayım..."tasnifinde.Unutmak isteyipte unutamadıklarını uzak bir kıyı-köşeye atıyorsun,değil mi?Üzer(ler)inede bir sürü çöl-çöp anını.Ama,en çok onlar ayağına dolaşıyorlar,uzaklara bırakılan bir kedi gibiler,kabul et!Uzak-karanlık bir köşeye atıyorsun ilk onlar geliyor aklına...tasnifin boş bir çabadan öteye gitmiyor.
Yağmur "-Fırat kurudu galiba anne!?" diyor."-Bak!" diyorum harita üzerinden gösterip Fırat'ı"-Burası kuruyabilir,hatta;Dicle de!Kızılırmak dereleşebilir fakat Fırat kurumaz Yağmurcuğum.Çünkü,bu Fırat'ın suyu içinden doğuyor;pınarı kalbinde,yatağı duygularında." "-Anne,sen de az Fırat değilsin,hani!" Murteza kızgın "-Anne,kurumuyor ama etrafında ot büyütmüyor.Ha seni iki satır için beklentiye sokuyorsa bence bir ırmak değil ancak kuru bir deredir o!""-Hadi;yazları kurudun akamıyorsun,sonbaharları,kışları kurumamı olur anne!"Seni savunmak durumunda kalıyorum,gelmeyen mektuplarının agırlığı ve hasreti altında."-Murteza,yazmak bazan ağır uyku baskısı altında göz kapaklarını açamamak gibi zor olabilir.Kalbinden diline fırtınalar eser,dışarıya esinti veremezsin.Duyguların sağanakca yağar,kağıda bir damla düşüremezsin.Onlarca parağraf düşünür bir kelime çiziktiremezsin.Antoloji gibidir yüreğin bir mısra şekillendiremezsin.Fıray'ı tanıdığımı sanıyorum-bu sanı hakkında negatif düşündürtmüyor beni.Yazacak,mutlaka yazacak,ihtiyacı var,duramayacak!"
Neslihan,kızım,O hep benden yana düşünüyor."Yazacak!" diyor."-Melankolik insanlar böyledir;arafta.Kesin kararları,simetrik bir davranış biçimleri yoktur.Adeta günlük bir dünyaları vardır;hızlıca değişken/keskin dalgalı."
Fırat,
Zaman geçiyor,biz geçiyoruz.Neslihan'ı gıyaben tanıyorsun;gelin adayımdı-gelinim oldu.Geçen yıl Murteza ile evlendiler hemde ev'lendiler.Birbuçuk yıl oldu.Senin yaz tatilinde dediğin kadar alevi değilmişim;cemevinde yapılmadı düğün,aileler arasında yapıverdik düğünü."İki sokak" yakınımda oturuyorlar.Yada şöyle;bazan Murteza'da,bazan bende oturuyoruz,sadece evi ikiledik.
Zaman geçiyor,biz geçiyoruz,biz zamanın içinden geçiyoruz.Tamburlanmış taş gibi;içinden geçtiğimiz zaman değirmeni sağımızı-solumuzu yontuyor,özümüze dokunamasa da.Aşırılıklarımız gidiyor-sanıyoruz en azından-toplumsallaşıyoruz,her kalıba girebilen,akkan bir hal alıyoruz (galiba)."Okul yıllarımda" daha şekilsiz-kalıba gelmezdim sanki?Bağlama çalarken bir asi- bir munis,türkülerde bir yılkı atı-bir kedi...şiir okurken devrimci,propagandif yazılarda hançer.Bu gidişte yolun bir okul bahçesinde-bir karşıtınla kesişiyor,16'lı yaşlar..."Deli-dolu zamanlar..."Rüzgâra karışıp-bulutlara uçulan zamanlar."Başı dumanlı dağlar"ın duyguların,kabullerin yanında ovalaştığı zamanlar...Türküde diyor ya "Bir dağın sırtında dağ varmış gibi..." İşte o zamanlarda-okul bahçesinde yanımda bir dağ belirdi,yanımda bir dağ taşıdım.Kendim gibi;ufak-tefek görünüşlü lakin gölgesi yeryüzünce bir dağ!Gölgesine sığınmasam da gölgesinin yanımda olmasından zevk duyduğum bir dağ.O ufak-tefek dağ sendin Fırat.Toplumun iki yanından iki çocuk/insan olarak yanında olmak ve yanımda bulunman güzeldi.Tıpkı,şimdi olduğu gibi.Sana yazarken;içimde bir ferahlık,ruhumda bir güven duygusu beliriyor,okul bahçesinde gezerken olduğu gibi.Hele,o sevgini anlatışın vardı ya...sevdiceğini tanımıştım gıyaben,o kadar ince ve seyredercesine anlatışın vardı ki;sen anlatıyordun ve ben pazılın parçalarını bir araya getirip sevdiğini bütün bir varlık haline getiriyordum.Sen anlatıyordun,ben çiziyordum;ve robot olmayan bir resim ortaya çıkıyor,canlanıyor ve hemenceğiz aramıza giriyordu;seni kaptırmak korkusu olmalı.
Sana yazarken...."sana yazılmadan" sana yazarken;lise bahçesinde dolaşıyoruz.Yazmıyorum,konuşuyoruz yine.Hiç yüzüme bakmıyorsun,sesimde sesini duyuyorsun gibi.Ürkeksin,korkulu ve utangaç!"Ya bunu seversem?!" korkusu,benden ürkmene sebep,değil mi?Utangaçsın;ilk defa bir kızla tanıştın ve onunla konuşuyorsun bu,hiç düşünmediğin birşeydi.Değil düşünmek "söylesrler inanmaz..." dın.Ben,senden,hiç ürkmedim,korkmadım,utanmadım."Şehirli"ydim-bu tür ilişkiler "burda" olağan şeylerdi.Korkmadım;ilk tanıştığımızda-ilk verdiğin/okuduğum şiirlerinde bir sevginin kokusunu duydum.Çocukca ama olması gerekirken olmamış bir sevginin de yerine ikame edilmiş bir sevginin kokusunu.Hatırlıyor musun"-Bu sevgi sadece sevgiliye yönelik değil,nasıl bir eksikliği tamamlıyorsun bu sevgiyle?" diye sormuştum.Ellerime bakmıştın uzunca ve "-Eksik büyüdüm!" demiştin."-Hızlı büyüdüm-koşarak geçtim çocukluğumdan.Ne annemin sevgisi,ne babamın sevgisi...yetişemediler peşimden."demiştin.Anlamıştım ki;onlar sebepli boşluğu dolduruyordun "tutkulu" severek.
Utanmadım;neden utanacaktım?Bu yaşlarda,lisede,şairce bir yanı olan bir öğrenci...ikizi sayılabilecek şair biriyle teneffüslerde geziniyor,utanılacak?..
Fırat,azizim,
Bak,seni sahiplendim;"azizİM""Benim!" diyen bir hitap.Yok Fırat;azizim'sin,o kadar!Biliyorsun artık,ben,eski bir "azize"yim " Aziz"ini kaybetmiş/aziziyle ayrılmış.Açıkcası artık bir aziz de istemiyorum.Ama,seni sahiplenme duygusundan çokta gocunmuyorum.Seninle yazışıyor olmak/sana yazmak,senden mektup gelmesi...sende benimle ilintili birşeyler olduğu/bende,sana ferahlık olacak birşeyler olduğu hissi uyandırıyor.Bu "birşeyler" birbirimize değil hayata/hayata tutunmaya,olduğun yaşam halini yenileyerek sürdürmeye yarayacak şeyler.Şu anda olmakta alan gibi;yazacağım,rüzgar olup zirvelerine tırmanacağım,hasret olup gönlüne çökeceğim biri var.Böyle biri çok biridir/çok birşeydir.
Azizim,
Şöyle yapalım;ben dinleneyim,sen,bir çay yap ve demlen.Sonra yine yazarım,yine yazarsın.
Görüşürüz.
Uzunca bir zamandır yazmadın ve ben bekledim.Uzayan bir kışın bitmesini-ilkbaharın kokmasını beklercesine.Yağmur "-Anne,Fırat kurudu mu acaba?" diye soruyor,dalga geçiyor.Murteza,üzüldüğümü hissediyor,kızıyor sana.Ben kızamıyorum,hep bekliyorum.Eğer ölmemişsen (ki ölmedin;eskisince olmasa da sosyal medyada yazıyorsun) yazacaksın,hissediyorum.Biliyorum ki;bir taraftan biriktirirken,bir taraftan içinde bir tasniftesin.Senin gibi insanların devamlı ölenleri,öldürenleri olur;bazan içinde gömersin,bazan içine gömülürsün.Bir mezarlığı içinde taşımakta,bir mezarlığın içinde yaşamakta zordur,bilirim.İçinde mezarlıkla yaşayan insanların konuşması aralıklı-susması yoğundur.Gömdüklerinin sesini dinlemekten,kendisini gömenlerle konuşmaya vakit bulamaz.Kimisiyle uzun susuşları,kimisiyle bitmeyen konuşmaları,kimisiyle kavgası,kimisiyle sevdası kalır dipdiri.Ve, kalanlar gidenleri yaşadıkca yaşarlar.Gidenler,bıraktıklarıyla kalanı kısıtlarlar.Bazan elini-kolunu,bazan dilini bağlarlar.Neşesinin üzerinde hüzün gölgesi,bakışında hasret yada nefret perdesi olurlar.
İçinde tasniftesin;"şu hasreti en öne,şu kızgınlığı en sona,şu bakışı ortalarda bir yere,şu bırakışı bir daha görülmeyecekler kısmına...ha,şu iç yangısını yine yanıbaşıma,şu sızıya başımı koyayım..."tasnifinde.Unutmak isteyipte unutamadıklarını uzak bir kıyı-köşeye atıyorsun,değil mi?Üzer(ler)inede bir sürü çöl-çöp anını.Ama,en çok onlar ayağına dolaşıyorlar,uzaklara bırakılan bir kedi gibiler,kabul et!Uzak-karanlık bir köşeye atıyorsun ilk onlar geliyor aklına...tasnifin boş bir çabadan öteye gitmiyor.
Yağmur "-Fırat kurudu galiba anne!?" diyor."-Bak!" diyorum harita üzerinden gösterip Fırat'ı"-Burası kuruyabilir,hatta;Dicle de!Kızılırmak dereleşebilir fakat Fırat kurumaz Yağmurcuğum.Çünkü,bu Fırat'ın suyu içinden doğuyor;pınarı kalbinde,yatağı duygularında." "-Anne,sen de az Fırat değilsin,hani!" Murteza kızgın "-Anne,kurumuyor ama etrafında ot büyütmüyor.Ha seni iki satır için beklentiye sokuyorsa bence bir ırmak değil ancak kuru bir deredir o!""-Hadi;yazları kurudun akamıyorsun,sonbaharları,kışları kurumamı olur anne!"Seni savunmak durumunda kalıyorum,gelmeyen mektuplarının agırlığı ve hasreti altında."-Murteza,yazmak bazan ağır uyku baskısı altında göz kapaklarını açamamak gibi zor olabilir.Kalbinden diline fırtınalar eser,dışarıya esinti veremezsin.Duyguların sağanakca yağar,kağıda bir damla düşüremezsin.Onlarca parağraf düşünür bir kelime çiziktiremezsin.Antoloji gibidir yüreğin bir mısra şekillendiremezsin.Fıray'ı tanıdığımı sanıyorum-bu sanı hakkında negatif düşündürtmüyor beni.Yazacak,mutlaka yazacak,ihtiyacı var,duramayacak!"
Neslihan,kızım,O hep benden yana düşünüyor."Yazacak!" diyor."-Melankolik insanlar böyledir;arafta.Kesin kararları,simetrik bir davranış biçimleri yoktur.Adeta günlük bir dünyaları vardır;hızlıca değişken/keskin dalgalı."
Fırat,
Zaman geçiyor,biz geçiyoruz.Neslihan'ı gıyaben tanıyorsun;gelin adayımdı-gelinim oldu.Geçen yıl Murteza ile evlendiler hemde ev'lendiler.Birbuçuk yıl oldu.Senin yaz tatilinde dediğin kadar alevi değilmişim;cemevinde yapılmadı düğün,aileler arasında yapıverdik düğünü."İki sokak" yakınımda oturuyorlar.Yada şöyle;bazan Murteza'da,bazan bende oturuyoruz,sadece evi ikiledik.
Zaman geçiyor,biz geçiyoruz,biz zamanın içinden geçiyoruz.Tamburlanmış taş gibi;içinden geçtiğimiz zaman değirmeni sağımızı-solumuzu yontuyor,özümüze dokunamasa da.Aşırılıklarımız gidiyor-sanıyoruz en azından-toplumsallaşıyoruz,her kalıba girebilen,akkan bir hal alıyoruz (galiba)."Okul yıllarımda" daha şekilsiz-kalıba gelmezdim sanki?Bağlama çalarken bir asi- bir munis,türkülerde bir yılkı atı-bir kedi...şiir okurken devrimci,propagandif yazılarda hançer.Bu gidişte yolun bir okul bahçesinde-bir karşıtınla kesişiyor,16'lı yaşlar..."Deli-dolu zamanlar..."Rüzgâra karışıp-bulutlara uçulan zamanlar."Başı dumanlı dağlar"ın duyguların,kabullerin yanında ovalaştığı zamanlar...Türküde diyor ya "Bir dağın sırtında dağ varmış gibi..." İşte o zamanlarda-okul bahçesinde yanımda bir dağ belirdi,yanımda bir dağ taşıdım.Kendim gibi;ufak-tefek görünüşlü lakin gölgesi yeryüzünce bir dağ!Gölgesine sığınmasam da gölgesinin yanımda olmasından zevk duyduğum bir dağ.O ufak-tefek dağ sendin Fırat.Toplumun iki yanından iki çocuk/insan olarak yanında olmak ve yanımda bulunman güzeldi.Tıpkı,şimdi olduğu gibi.Sana yazarken;içimde bir ferahlık,ruhumda bir güven duygusu beliriyor,okul bahçesinde gezerken olduğu gibi.Hele,o sevgini anlatışın vardı ya...sevdiceğini tanımıştım gıyaben,o kadar ince ve seyredercesine anlatışın vardı ki;sen anlatıyordun ve ben pazılın parçalarını bir araya getirip sevdiğini bütün bir varlık haline getiriyordum.Sen anlatıyordun,ben çiziyordum;ve robot olmayan bir resim ortaya çıkıyor,canlanıyor ve hemenceğiz aramıza giriyordu;seni kaptırmak korkusu olmalı.
Sana yazarken...."sana yazılmadan" sana yazarken;lise bahçesinde dolaşıyoruz.Yazmıyorum,konuşuyoruz yine.Hiç yüzüme bakmıyorsun,sesimde sesini duyuyorsun gibi.Ürkeksin,korkulu ve utangaç!"Ya bunu seversem?!" korkusu,benden ürkmene sebep,değil mi?Utangaçsın;ilk defa bir kızla tanıştın ve onunla konuşuyorsun bu,hiç düşünmediğin birşeydi.Değil düşünmek "söylesrler inanmaz..." dın.Ben,senden,hiç ürkmedim,korkmadım,utanmadım."Şehirli"ydim-bu tür ilişkiler "burda" olağan şeylerdi.Korkmadım;ilk tanıştığımızda-ilk verdiğin/okuduğum şiirlerinde bir sevginin kokusunu duydum.Çocukca ama olması gerekirken olmamış bir sevginin de yerine ikame edilmiş bir sevginin kokusunu.Hatırlıyor musun"-Bu sevgi sadece sevgiliye yönelik değil,nasıl bir eksikliği tamamlıyorsun bu sevgiyle?" diye sormuştum.Ellerime bakmıştın uzunca ve "-Eksik büyüdüm!" demiştin."-Hızlı büyüdüm-koşarak geçtim çocukluğumdan.Ne annemin sevgisi,ne babamın sevgisi...yetişemediler peşimden."demiştin.Anlamıştım ki;onlar sebepli boşluğu dolduruyordun "tutkulu" severek.
Utanmadım;neden utanacaktım?Bu yaşlarda,lisede,şairce bir yanı olan bir öğrenci...ikizi sayılabilecek şair biriyle teneffüslerde geziniyor,utanılacak?..
Fırat,azizim,
Bak,seni sahiplendim;"azizİM""Benim!" diyen bir hitap.Yok Fırat;azizim'sin,o kadar!Biliyorsun artık,ben,eski bir "azize"yim " Aziz"ini kaybetmiş/aziziyle ayrılmış.Açıkcası artık bir aziz de istemiyorum.Ama,seni sahiplenme duygusundan çokta gocunmuyorum.Seninle yazışıyor olmak/sana yazmak,senden mektup gelmesi...sende benimle ilintili birşeyler olduğu/bende,sana ferahlık olacak birşeyler olduğu hissi uyandırıyor.Bu "birşeyler" birbirimize değil hayata/hayata tutunmaya,olduğun yaşam halini yenileyerek sürdürmeye yarayacak şeyler.Şu anda olmakta alan gibi;yazacağım,rüzgar olup zirvelerine tırmanacağım,hasret olup gönlüne çökeceğim biri var.Böyle biri çok biridir/çok birşeydir.
Azizim,
Şöyle yapalım;ben dinleneyim,sen,bir çay yap ve demlen.Sonra yine yazarım,yine yazarsın.
Görüşürüz.
Yorumlar
Yorum Gönder