MİNİBÜS
Toplu taşıma deyince çoğu insan "İııh!" der,sevmez,nefret eder.Hemen herkes kıçını yumuşacık bir koltuğa yayarak yolculuk etmek ister hatta,boş yollardan hızlıca kayıp gitmek.Ön/kelebek camları açıp kolunuda biraz dışarı çıkarıp,avucunu rüzgâra tutup parmaklarını açıp rüzgârın parmaklarının arasından geçişinden zevk alır.Bazan kafacışını dışarı çıkarıp rüzgârın saçlarını savurması hoşuna gider.Fakaat,öyle olmaz genelde,bir belediye otobüsü,bir halk otobüsü ya da bir minibüs bu hayalleri de taşır,bir ironi gibi. Been....ben, toplu (ya da topsuz) taşımayı severim.Her haliyle İstanbul'u sevdiğim gibi.Kalabalık otobüsleri,kapının iki yanından asılarak kıçını dışarıya salarak ancak binilen minibüsleri de dahil.Zamanında gelsin yeter.En uzun yolculuk dört saat sürer,ömrün geçtiği dünyada dört saatte geçer,geçiyor.Ha,birde bir binek otoda işe gidip gelerek trafik yoğunluğunun asıl müsebbibi olanlar var "Efendim,bu şehirde yaşanmaz.Böyle trafik mi olur?"Beğenmiyor...