Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TOKAT'TA GECE

05/25/2015 Gece,saat 23-30 Tokat'ta Yeşil Irmak kenarı...1 liralık çekirdekle "onlarca" liralık mutluluk devşirmişim.Tokat'ta geçen 4 kısa yıldan hasılat olarak geçmişime yazılmış çoook "uzun"mutlulukların gecenin karanlığına baskın/upuzun gölgeleri altında çay-cıgara düetinde,serin esintilerin hatıraların ateşini alırcasına okşayıp geçişinde geçiveren silüetler izlemişim... Yeşil Irmak uysalca akıyor,üzerinde oynaşan şehrin ışıklarını yıkayarak.Ses çıkarmıyor,etrafında "bir ilkbahar gecesinin tadını çıkaran!"insanlara umarsız...O insanlarda bu uysal akışa,bu aşinasi oldukları/ve iyice kanıksayıp varlığını bile unuttukları bu akışa umarsız.Ve insanlar;gecenin ritmine uygun birazcıkta "romantik" müzik eşliğinde demlenip tütüyorlar,çekirdek "çıt,"ırtılarının geceye karışıp kayboluşlarında. Bu gece,şehrin ışıkları Yeşil Irmağın sularında yıkanır,çay buruk bir tadı damağa bırakıp giderken bir podyumdan geçis yapan manken...

S.SÜREYYA ÖNDER

3 Mayıs 2015 S.Süreyya ÖNDER vefat etti.Dünyaya vefası-dünyanın vefası bu kadarmış.Geçenlerde bir yutub kanalında "Küllü nefsün zaikatül mevt." ayetini terennüm etmişti.Terennümü şahsı için vaki oldu ve gitti.Kimine göre "cehennemin dibine kadar" kimine göre "Allah'ın rahmet.."ne belki.Gitti işte. Rahatsız olduğunu duyduğumda üzülmüştüm,hemde çok.Ne,ne olduğunu düşünerek,ne kim olduğunu düşünerek,ne ne kadar pkk'lı olduğunu-olmadığını düşünerek.Üzülmüştüm işte,bir güzellik,daha çok olması gerekirken az olanlardan biri daha etkisizleşmiş olduğunu da düşünememiştim,üzülmüştüm.Kalbim kalbi gibi duraksadı birden,sonra burkuldu,sonra acıdı "İyileşir inşa'llah..." dedim.Refikam "pkk'lı değil miydi o?"dedi halimi görünce "pkk'lıydı."dedim."Niye üzülüyorsun ki?" "Aklımın işi değil bu üzüntü hatun,kalbimin hüznü...kalb,kalbi duyar.Kalbim,O'nun kalbinin sesini duymuş,o seste ortak bir nefes bulmuş ...

YALNIZLIK

"Babamı salonda, alçak bir koltukta, başını eğmiş otururken buldum. “Üzgün müsün baba?” dedim ona. Başını kaldırdı, gözlerimin içine baktı ve “hayır, yalnızım” diye yanıt verdi. Hiç unutmadım bunu..." Albert Camus'un kızı Catherine Yalnızlık...bazan iradi bir kendine/kendinde yolculuk,bazan bir iteklenme/ötelenme,bazan hepsidir. Bir parkta saatlerce oturup kimseyle istememek,çökmüş içini sağlam duruyor görünen dışınla saklamak yalnızlıktır. Bir evde her odada elinde telefonla meşgul aile bireyleriyle iki laf edememek yalnızlıktır. Uzaktaki birini kalbinde taşırken,yakınlardakilerin kalbinin açık kapısını görmemeleri yalnızlıktır. Caddeler-sokaklar dolusu insanın içinde sürtünmeden,çarpışmadan,tebessümsüz asık suratla akıp gitmek yalnızlıktır. Gökten ferahlık,sudan serinlik,topraktan genişlik almadan yaşamak yalnızlıktır. Sofradaki ayrı tabaklar,yataktaki ayrı yastıklar yalnızlıktır. Yan yana dururken araya giren ve ölçülemeyen mesafeler yalnızlıktır.

AİDİYETSİZLİK

Pisikolog sordu, -Kendini ait hissettiğin bir yer,şey,kişi? -Yok,dedim.Sonra düşündüm "yok"dediğim kadar aidiyetsiz miyim? Sabah kalktım,sırtımda dünya,aklımda öldürülem mazlumlar,kalbim bir mengenede...çok kötü bir uyanış,aklımla kalbimin alevlerinde yanış.Hemen ölsem rahat edeceğim,daha fazla suç ve günah işlemekten kurtulacağım.Ümit Yaşar olmaktan O'nun oğlu gibi olmak bazan bir çıkış yolu geliyor,aklıma da kalbime de. Aşamadığım bir sıkıntı,kişisel halim,yaşadığım dünya,aynı inançta olduğum insan yığınları.Hepsi sıkıntı.Sanki,bütün ölümlerden,yokluklardan,sömürülerden ben sorumluyum.Gazze'de,D.Türkistan'da...öldürülmeler benim suçum.Onlar ölürken ateşli kin beslemek,havaya çığlıklar atmak ciddiyetsizlik geliyor bana,iki yüzlü ve korkak,varlığı ile yokluğu düşman için anlamsız bir varlığım.Suçlusu olduğum zulümler için yaşamımda bir değişiklik gerçekte yok.Kızıyorum sadece.Allah'a havale ediyorum,Allah'ın bana yüklediğini. Aidiyet hissetme...